27 Şubat 2013 Çarşamba

Zehir Ustası - Maria V. Snyder (Study #1)


Kitap Adı: Zehir Ustası
Yazar: Maria V. Snyder
Orjinal Adı: Poison Study
Çeviri: Deniz Başkaya
Yayınevi: DEX
Basım Yılı: 2012
Sayfa Sayısı: 370
Tür: Fantastik / Young Adult
Seri: Study Serisi
#1 Zehir Ustası
#2Büyü Ustası
#3 Ateş Ustası


Hızlı bir ölüm mü isterdin, yoksa yavaş yavaş öldüren bir zehir mi içerdin?

Kapak: İki kapak da çok güzel. Bizim kapaktaki hatunu, bakışlarından kıyafetlerine kadar çok beğendim. Arkadaki karanlık, kitaptaki karanlık tarafı birebir yansıtıyor. 
Orijinal kapak da güzel... Hatunun kıyafetin rengine bayıldım. Yine de bizim kapak bir tık önde :)

Yasal Uyarı: Spoiler içermez, can alıcı noktaları asla içermez. Gönül rahatlığıyla okuyunuz :) 

Tanıtım videosunu izlediğim günden beri cezbetti bu kitap beni... Konusu çok ama çok güzel... Kapak çok etkileyici... "Ben bu kitabı okumalıyım." dedim ama almam biraz uzun sürdü. Beklentim çok yüksekti... 

Bir klasik olarak konudan bahsedeyim kısaca. Yelena kızımız zindanda idamı için gün saymaktadır. Komutanın baş muhafızı Valek ona bir teklifte bulunur. Ya idam edilecek ya da komutanın çeşnicisi olup her gün zehirlenme tehlikesiyle burun buruna yaşayacaktır... 

Yelena kızımız yaşamak konusunda çok inatçı. Sessiz duruyor ama doğuştan hayatta kalma içgüdüsüne sahip. Genelde savaşmayıp kaçmayı tercih ediyor yaşamak için. Neyse kızımız kabul ediyor bu teklifi. Valek onu her gün zehirliyor, tabi zehirleri ayırt etsin diye. Kendisi kızımızın da eğitmeni oluveriyor.

Valek de başlı başına bir bela... Zehirler konusunda her şeyi bilen, baş muhafız olduğu kadar da usta bir suikastçi. Yenilmez bir kılıç ustası. Komutanın liderliği eski kraldan almasındaki başrol! Adam acımasız yani. Hey kötü çocuk severler toplaşın, alası var burada :D Romantik-fantastik karakterlerimiz kadar aşk falan kokmuyor bu adam. Cidden tehlikeli, dikkat! 

Kızımız sarayda yaşamaya başlıyor ama peşinde türlü tehlikeler var... Zaten idam cezasına çarptırılmasına neden olan suçu peşini bırakmıyor. İntikam hırsıyla yanıp tutuşanlar var! Arka kapağı ne kadar üstünkörü okuduysam işin içine büyü girince, şok oldumdu ben! (Bu bilgi arka kapakta mevcuttur.)  Büyüyü bırakın, bir de dost görünüp düşman olanlar var... 

Yani Yelena'nın  hayatı Dallas'a, Yalan Rüzgarına taş çıkartır. Entrika da entrika. Hatta bizden örnek verirsek bir Muhteşem Yüzyıl çıkar canlarım. 

Kitabın konusu çekici, karakterler vaaauvv diye efekt verilecek cinsten. Hele bir güç ikizleri var Janco ve Ari. Ana yemek Valek'in yanında ara sıcak olacak cinsten, yeme de yanında yat. :)

Ülkeyse bir tuhaf. Kıyafet özgürlüğü yok, herkes mesleğinin üniformasını giyiyor. Büyücülük kesinlikle yasak. Birini öldürmenin cezası bahaneniz ne olursa olsun ölüm! Yılda bir kere yapılan bir festival dışında tüm festivaller kaldırılmış. Başlarındaki Komutan'ın yasaları böyle. Yani kitabın kendini içine çeken distopik bir yanı da var, bunu sevdim. 

Kitapta sevmediğim tek şey dilin ağırlığıydı. Ağırlıktan kastım 14. yy Türkçesi kullanılması değil tabi ki. Yelena'nın hayatından mı ötürü ( kız şaka maka amma tehlikeli, bıçak sırtında bir hayat yaşıyor), yazarın kendinden ötürü mü, çevirmenden mi, yoksa benden midir bilmiyorum okunması birazcık ağır geldi kitaba olan tüm ilgime rağmen... 

Hatun kişinin hayatının her saniye tehlike olması başlı başına bir stresör zaten. 2. kitaba kalmaz başında saç kalmaz bu kızın, ben söyleyeyim... Lavanta suyu iyi geliyormuş dökülen saçlara...

Kelebek tozuyla ilgili üstün tahmin yeteneğimden ötürü kendimi tebrik ettim bu arada. Bana ne ya az da kendimi seveyim, sırtımı sıvazlayayım :) 

Bu arada uzun zamandır Romancelara olan hasretimden ötürü -ki okuduğum Beyaz Diziler bile kesmedi beni bir historical anca paklar- ben kitap boyu bir Yelena - Valek aşkı bekledim kendime söylene söylene. Kitap yarı olmuş "Ama hadi ya." diyorum :) Yok yok kesin bir romance lazım bana... 
Bu arada aşk oldu mu olmadı mı söylemeyeceğim tabi ki, okuyun görün...  :)

Velhasılı kelam kitap güzel, konu ilginçti... O ağırlık hissi beni rahatsız etse de...

Puanım: 

Alıntılar: 
-Kızımızın karakter tespiti Güç İkizi taşlarından Ari'den geliyor-
"Gördüğüm kadarıyla kaçmakta ve saklanmakta gayet iyisin. Maren'le konuşacak cesareti toplaman bir haftanı aldı. Sana kalsa, Maren sana hâlâ kusmuklu diyor olacaktı. İstediklerini almak için mücadele etmeyi öğrenmelisin. Sınırlarda geziyor. bir şey ters gittiğinde tabanları yağlamak için tetikte bekliyorsun..."
---
-Elinde onlarca insanın kanı olan usta suikastçimiz Valek'in suitine Yelena yorumu, gülmekten ölmüştüm-

"Sistematik bir şekilde koridor boyunca uzanan diğer odalarda da göz gezdirdim ve Valek'in ne bulursa toDekkoan bir tip olduğuna giderek daha fazla ikna oldum. Suikastçi denildiğinde aklıma hep az eşyayla oradan oraya seyahat eden, bir yerde asla uzun süre kalmayan gece yaratıkları gelirdi. Oysa Valek'in suiti odalarını yıllarca topladıkları ıvır zıvırla dolduran yaşlı bir çiftin evini andırıyordu..." 


Devamını Oku »

25 Şubat 2013 Pazartesi

Okuyan Kızlar Kulübü'nden İlk Blog Turuna Özel Harika Hediyeler!



Okuyan Kızlar Kulübü olarak hızlı bir giriş yaptık... Beyaz Cumartesi ve İlk Blog Turu duyurumuzdan sonra şimdi de güzel hediyelerle karşınızdayız! :)

Turda okuyacağımız Ölüm Patikası - Tim Weaver kitabını 2 kişiye hediye edeceğiz. Ve bir kişiye de okuoku.com' dan 50 TL'lik hediye çeki!!!

Yarışmamıza katılmak için TIKLAYIN!!!

Ephesus Yayınları'na teşekkürler... :)
Devamını Oku »

24 Şubat 2013 Pazar

Yeni Aldıklarım ve Bir Tutam Nostalji


Ne kadar söz versem de yeni kitap yok diye, ben de böyleyim işte, yine yaptım yapacağımı yeni kitaplar alıverdim...

Yasal Uyarı: Bolca resim içerir...

Biricik arkadaşım Ayşe'nin Maceraları ile ki kendisi üniversiteden arkadaşımdır, buluştuk bu hafta. Nostalji yaptık, okulun orada buluştuk... 


Sonra her daim kitap aldığımız -ki beyaz dizilerimizi hep oradan alırdık- kitapçıya gittik ama kapanmıştı... Şu sahneyle karşılaşınca çok ama çok şaşırdık...


Hüzünle kapıya baktık ama bir yandan da "Biz olmayınca batmış adamcağız." diye kendimize gülecek bir şey bulduk. Kattaki kitapçıların biri hariç hepsi kapanmıştı ve bizim beyaz dizilerimizi de son kalan kitapçıya emanet etmişlerdi. Şu şekilde kitapçının kapısında duruyordu beyaz dizilerimiz... 


Elimizde olmayan kitaplardan aldık... Ki biz zamanında burayı kuruttuğumuz için bizim tercih etmediğimiz Gelişim Serüven, Harlequin Desire, Ceylan Yayınları gibi kitaplar kalmıştı... 
Hüzünlendik... Gittiğimiz pastane kapanmıştı, şaşırdık yine... 

Okul zamanı genelde bir şeyler atıştırıp ders çalıştığımız cafeye gittik. Allah'tan ora hala ayaktaydı :) Bu arada oraya giderken bizim okul zamanımızdan beri inşaatı süren yolun neden hala inşaat halinde olduğunu da görmüş olduk. Gördüğünüz gibi antik bir şehir çıkmış yolun altından sanırsam... 


Kapalı çarşıdan Kahve Dünyası'na iniverdik... 


Ve bu kahveyi (mocha) denedik, ikimizin de hoşuna gitti :)


Gelelim yeni aldıklarıma... 
Beyaz Cumartesi falan derken Beyaz Dizi aldım ben :)
Bu kitapları annemle hastaneye gittiğimiz bir gün yol üstündeki kitapçıdan aldım, bayağı uyguna hem de... Onları da bu yazımda sunayım dedim... 



Bu resimde ise Gelişim Beyaz Dizilerim var... :)
Üstteki 4 tane Ayşe'mle aldıklarımız... 
Alttaki 3 tane ise yine hastane önünden aldıklarımdan... 


Yine Nostalji günümde aldıklarımın devamı ise şöyle... 
Cadı serisinin 2. ve 3. kitabını Kiler'deki indirimde almıştım ancak 1. kitabı bende yoktu, seriye başlayamıyordum, onu alıverdim uygun bir fiyattan... 
Güneyli Vampir Serisinin (Sookie Stackhouse Serisi) de 2. ve 3. kitabı elimde yoktu, 1. yi çok uyguna bulunca bunu da alıverdim. 
Ve dee çok uzun zamandır okumak istediğim bir yazarın da kitabını almış bulunmaktayım. Hakan Günday - Piç


Bu yazıyı hazırlarken dehşetle bir şey fark ettim! Son zamanlarda aldığım kitapları sonra yayınlarım diye diye biriktirmişim. 

Onlardan da bahsedeyim birkaç hafta önce A-101'e Morgan Rice'ın serisi gelmişti. Bende 1. kitabı Dönüşüm vardı. Hazır uygun bir fiyata (3.95 TL) gelmişken serinin 2., 3. ve 4. kitaplarını da alıverdim...  Bu arada kapaklarını ve kütüphanemde yan yana duruşunu sevdim. :)




Ve yine geçen hafta liseden çok sevgili bir arkadaşımla buluştuğumda yine kitaplar alıverdim :) Hiç şaşırmadınız sanırım. 
Anita Blake Serisinin ilk kitabı: Suçlu Zevkler. 
Vampir Akademisi serisinin 1 ve 2. kitaplarını da aldım. 
Ayrıcaa beyaz diziler dışında kitaplığımın ilk Nora Roberts'ını da aldım: Villa




Son 1 aydan kısa süredir aldığım kitaplara baktım toplu olarak ve şu an şoktayım! Biri beni durdursun... :(

Devamını Oku »

Oblomov - Gonçarov -Kısa Kısa #7


(Bendeki Versiyonu)
Kitap Adı: Oblomov
Yazarı: İvan Aleksandroviç Gonçarov
Çeviri: Serpil Demirci 
Basım Yılı: 1996
Yayınevi: Öteki Yayınevi
Tür: Dünya Klasiği

Oblomov'u en kolay özetleyebileceğim ifade şudur: Tembelliğin Anatomisi... Hem yüzeysel, hem derinlemesine bakıldığında farklı anlamlar çıkarabileceğiniz, "Oblomovluk" diye bir tabirin oluşmasına neden olmuş bir kitap... 

Oblomovluk nedir dersek?
Baş karakterimiz Oblomov yataktan çıkamayacak kadar, yazamayacak, çalışamayacak, aşık olamayacak ve hatta düşünemeyecek kadar tembel biridir. Her türlü fiziksel hareketi gereksiz bulan karakter bu nedenle asosyal bir yaşam sürmektedir.  Kendisi dinlenmekten bile yorulup dinlenir... Olga'ya duyduğu büyük aşkı bile onu kurtaramaz bu durumdan...
Yazarken aklıma Garfield'ın bir sözü geldi:
"İstersem aşık olabilirim ama çok üşeniyorum."
Yani Oblomov'umuz böyle bir adam... 

Üniversitenin ilk yılı okuduğum bu kitaptan öyle etkilenmiştim ki sanki günümüze de seslenir gibiydi hikaye. Klasiklerin de güzelliği bu değil midir zaten? 
Kitabı anlatmakta öyle zorlanıyorum ki benim yerime kitabın alıntılarla kendini daha iyi anlatacağına eminim...

Alıntılar: 
"Yazıp durmak, kafasını ve ruhunu önemsiz şeylere harcamak, inançlarını değiştirmek, zekasını ve hayal gücünü satmak! Doğasını zorlamak, sürekli heyecan ve karmaşa içinde olmak, dinlenmek nedir bilmemek,  devamlı koşturup durmak... Yaz da yaz, tekerlek gibi, makine gibi. Yazmak. Yarın yaz, öbür gün yaz. Tatil gelsin, yaz gelsin; hep yaz, hep yaz! Ne zaman durup dinlenecek, zavallı adam!"

---

"Her şeyden çok hayalcilikten korkardı. Çünkü bir taraftan dost, bir taraftan düşman olan bir iki yüzlüydü hayaller. İnanmadığın sürece dost, inanıp büyüsüne kapıldığın sürece düşmandı. Rüyalardan da korkardı. Eğer rüyalar ülkesine girmeye cesaret edecek olsa üzerinde, "Yalnızlığım, inzivam, rahatım." yazan bir mağaraya giriyormuş gibi hangi saatte ve dakikada çıkması gerektiğini bilerek yapardı. Ruhunda rüyalara, muammalı ve gizemli hiçbir şeye yer yoktu. Gerçeğin analizi ve objektif olarak doğru olmayan her şey onun için yanlış görme, bir yansıma ve kanıtlanmamış bir durumdu."

(Nasıl da güzel günümüze gönderme yapmış değil mi?)

---

(Burada da Oblomov'un aslında ne kadar saf ve iyi niyetli biri olduğunu da görebiliriz...)

"Yemeklerde buluşuyorlar, birbirlerini ağırlıyorlar ama aralarında gerçek bir dostluk, konukseverlik yok. Bir partide karşılaştıklarında dairedeki karşılaşmalarından farklı olmuyor. Soğuk ve neşesiz bir halde ya aşçılarıyla ya da salonlarıyla övünüyorlar, sonra birbirlerinin ayağını kaydırmak için alaylı alaylı bakıyorlar. Geçen gün orada olmayan birini çekiştirmeye başladılar, yok bilmem kim çok ahmakmış, şu hırsız, bu rüküş. Tam bir rezalet! Bunları söylerken de sanki: 'sen de kapıdan çıkar çıkmaz sana da aynısını yapacağız' der gibi birbirlerine bakarlar. Eğer böyle düşünüyorlarsa neden buluşuyorlar? Neden dostmuş gibi tokalaşıyorlar? Ne içtenbir gülüş var, ne de zerre kadar sevgi!"

İşte böyle... Değer verdiğim klasiklerden biridir kendisi... :)

Puanım: 

Devamını Oku »

23 Şubat 2013 Cumartesi

♥ Okuyan Kızlar Kulübü 1. Blog Turu ♥



Önceki yazımda 5 kitapseverin bir araya gelmesiyle kurulan Okuyan Kızlar Kulübü'nden bahsetmiştim... 
Beyaz Cumartesiden sonra ilk Blog Turumuzu da başlatıyoruz... 

Okuyacağımız kitabı şöyle bir tanırsak: 

Adı: Ölüm Patikası
Yazarı: Tim Weaver
Orijinal Adı: The Dead Tracks
Çeviri: Dilek Kodal
Tür: Polisiye/Gerilim
Yayınevi: Ephesus Yayınları
Goodreads Puanı: 3.97

Konu:
Bir asır önce idam edilmiş azılı bir katili bugün görseniz ne yaparsınız ?
Londrada kaybolan ve bulunmayan genç kız ve kadınlar...
Bir ormanda, yer altındaki korkunç bir galeride mumyalanmış cesetler...
David Raker, altı aydır kayıp olan Meganı araştırdıkça, onun hakkında bildiği her şeyin bir yalandan ibaret olduğunu fark eder. Kızın etrafındakiler ölmüştür. 
Diğerleri konuşamayacak kadar korkmaktadır ve Megan ın sırrı, dedektifin hayatına mal olabilir. 
Çok geçmeden, ipuçları onu şehrin kıyısındaki bir ormana yönlendirir. 
Korkunç bir tarihe ev sahipliği yapan bir yer; bir zamanlar acımasız, sapkın bir seri katilin avlanma sahası.
Diğer adıyla, ölüm patikası.

"Cehennemi tadacaksınız".
Guardian


Tur Programımız ise şöyle: 

1 Mart 2013
Alıntı: Yorum Durağım

2 Mart 2013
Yorum: Yorum Durağım
Yorum: Kitap Tutkusu
Yazar Hakkında Bilgi: The Reading Lady

3 Mart 2013
Yorum: The Reading Lady
Çekiliş: Kitap Tutkusu

Çekiliş için tıklayın: 
Kitap Tutkusu

Facebook: Okuyan Kızlar Kulübü
Twitter: OKK

Bizden ayrılmayın!! :)

Devamını Oku »

22 Şubat 2013 Cuma

Beyaz Cumartesi


Bir varmış, bir yokmuşşş...
Yıllaaar yıllar önce, 80li yıllarda ufacık, kısacık ama her sayfası aşk ve romantizmle dolu kitapçıklar varmış. Bu kitaplar ortalama 160 sayfa olup, mutlu sonla bitmeleri garantiymiş... 
Okuyanlara terapi gibi gelir, tüm dert sıkıntılarını dağıtırmış...
Sonra Okuyan Kızlar Kulübü çatısı altında toplanmış 5 tane kitap müptelası kız varmış. Bunların ortak bir yönü de bu kitapları çok sevmeleriymiş. Gel zaman, git zaman bu kızlar bu kitaplara vakit ayıramaz olmuşlar ama bir yandan da o saf aşkı özlerlermiş. Düşünmüşler taşınmışlar, haftanın bir gününü bu tatlı kitaplara ayırmaya karar vermişler... 
Cumartesi günleri bir anda çok daha romantik oluvermiş; çünkü o günler bu kızlar için Beyaz Dizi günüymüş... Bu anlamlı cumartesi günlerinin belli bir adı varmış onlar için: Beyaz Cumartesi... Cumartesi günleri beyaz dizi okumuşlar ve hepsi sonsuza kadar mutlu yaşamışlar...  :)


Devamını Oku »

21 Şubat 2013 Perşembe

Okuyan Kızlar Kulübü



Yazıma The Reading Lady' nin aslında her şeyi özetleyen girişiyle başlıyorum... :)


"Ocak ayının başlarıydı...
Soğuk ve uzun gecelerden birinde 
Kitap delisi beş blogger arkadaş buluştu
Her biri ayrı yaşlarda,
Ayrı şehirlerdeydi
Ama kalpleri bir ve çeneleri çok düşüktü
Günler geceler boyunca bıcır bıcır konuştular
Ve sonunda "OKUYAN KIZLAR KULÜBÜ" nü kurdular :) "
Farklı farklı renklerin bir araya gelip gökkuşağını oluşurması gibi farklı şehirlerde yaşayan, farklı yaşlardaki bizler de bir araya geldik; sabahlara kadar sohbet ettik, güldük, eğlendik, her türlü ilgimizi ve bilgimizi paylaştık... 

Ve şimdi Okuyan Kızlar Kulübü'nü kurduk... 
Gökkuşağının tüm renklerini bir arada görmeye hazır olun... :)

Bu kulübün sevgili üyeleri ise şöyle:






Devamını Oku »

17 Şubat 2013 Pazar

Yağmurla Gelen - Rita Hunter



Kitap Adı: Yağmurla Gelen
Yazar: Rita Hunter
Format: E-book
Tür: Historical Romance
Not: Yorumum kitabın giriş kısmındaki genel bilgiler dışında spoiler içermemektedir. 


Desire sadece biraz yağmur yağsın istemişti... Londra'da hava bu kadar yapış yapış ve pis olacağına keşke 200 yıl öncesi Londra'sı gibi tertemiz olsaydı ya da Desire o dönemlerde yaşasaydı!.. Hem bu beton yığınları yerine emindi ki o zamanlar her yer yemyeşildi... 

Tüm bunlar bu bunaltan sıcakta ufak ve serinletici birer hayaldi sadece. Bunların gerçek olabileceğini ve kırmızı bir ışık görüşünü kısıtladığında kendini 200 yıl önceki Londra'da bulacağını nereden bilebilirdi ki?
Üstelik kendini bulan asık suratlı Lord gayet normal olan günlük giyisilerini yadırgayıp kendisini neredeyse çıplaklıkla suçladığında ne yapabilirdi?
Ah en azından artık yağmur yağıyordu, şükürler olsun!

Desire Brooke ismiyle müstesna gayet tutkulu bir kadın, hem de her yönüyle. Ele avuca sığmaz, içinden geldiği gibi davranan, cesur da bir kız. Kızımız 2004 yılı Londra'sında garson olarak çalışmakta ve izbe bir dairede kalmaktadır. Kazandığı para yetmediği ve anneciğini de kaybettiği için bazı geceler bir arkadaşı(!) ile hırsızlık yapmaktadır. Bu işi bırakmaya karar verdiğinde adamımız o gece son bir iş yapmak kaydıyla işi bırakacaklarını ki zaten bu geceki işten sonra buna da ihtiyaçları olmayacağına onu ikna eder. Ve her şey de o gece başlar... Girdikleri evde buldukları tuhaf kırmızı ışık yayan değerli taşın başlarına iş açacağı zaten bellidir Desire'a göre. Üstüne mafyavari tipler arabada kendilerini sıkıştırıp arkadaşını öldürdüklerinde sıranın kendine geldiğinin farkındadır... Ancak o kör edici  kırmızı ışık kendini içine aldığında Desire kırlık bir alanda yatıyor bulur kendini ve uzun zaman sonra ilk kez yağmur yağmaktadır... 

Giriş kısmından da anlaşılacağı gibi bu historical romance klasikleşmiş bir şekilde başlamaz. 
Desire bir yandan geleceğe dönmenin yollarını ararken bir yandan kendini bulan Lord Colin'in kardeşi Eloise'e de çok bağlanır. Aslında tabi lordun kendisine de :) Gelecekten geldiğini bilen tek kişi de Eloise'dir. Tabi işler bunla da kalmaz iyice sarpa sarar... Desire yukarıda bahsettiğim ele avuca sığmaz ve içinden geldiği gibi davranan mizacıyla o döneme göre fazla laubali görünür, küfürlü konuşması ve yol yordam bilememesiyle de hiç de olumlu karşılanmaz... 

Colin ise esas oğlan olmasına rağmen tam bir kapalı kutuydu kitap boyunca. Karakterin derinine hiç ama hiç inmedik ve ben bunu sevmedim. Kitap Desire ve Eloise'i o kadar derin işlemişti ki bu kitap ikisinin aşk romanı olabilirdi. Ayrıca Colin'le ilgili sevemediğim bir şey de kızımız için hiç mücadele etmemiş olması. Yani yazar onu bir testten geçirmedi, kızımızı kucağına atıverdi direk... Kısaca esas oğlanımız hakkında konuşmaya değerdi ve ben onu tanımak isterdim. 

Eloise, Colin'in kız kardeşi. Desire'a ilk günden bağlanıyor ve ikili hemencecik kaynaşıyorlar. Eloise'ı tanımlayacak 2 kelime tatlı ve patavatsız olabilir ancak. Eloise'ın abisinin yanında söyleyebildiği çoğu şeyi patavatsızlığına vermeye çalıştım ama şu günlerde bile aile yanında söylemede tereddüt edilecek şeylerdi. Bu nedenle bu kitabın gerçekçiliğini bir nebze de olsa sarsan bir durumdu. 

Buradan konu açılmışken geçiş yaparsak kitap oldukça cesur ve eğlenceli. Diyaloglar genelde esprili, bu nedenle pek sıkmıyor ama çoğu şey döneme göre kesinlikle abartılı ve cüretkar kalıyor. Bunlara örnek de Eloise'ın konuşmaları verilebilir.

Alex ise Colin'in en yakın arkadaşı, hızlı bir çapkın ve Eloise ona platonik bir aşk besliyor. İki karakter de çok tatlılar, o yüzden kitap boyunca bir araya gelmelerini çok istedim. Bu arada düşünün Alex bile neredeyse Colin'den daha derin işlenmişti. 

Ayrıca kitapta sevmediğim şeylerden biri de tekrara fazla düşmekti. Kitapta bazı sahneler çok tekrara düştü, başta beni biraz kastı ama kitap ilerledikçe bu tekrar sayısı azaldı ve daha düzgün bir hal aldı. Örneğin bir sahne hem kızımız, hem oğlumuz gözünden tekrar tekrar anlatıldı, bu kısımlarda duygu ve düşüncelere daha derinlemesine yer verilse belki amacına ulaşabilirdi ama aynı diyalogları tekrar okumuş gibi olunca, başlarda biraz sıktı. 

Şimdi bu kadar olumsuz gibi konuştuktan sonra şunu da söylemek isterim ki bu kitabın yazarı Rita Hunter takma ismini kullanan bir Türk yazar. Ve bir Türk yazarın bu alana el atması beni mutlu ediyor. Dönemi anlatmakta başarılı her şeye rağmen. Tek eksik bulduğum kısım kızların fazla rahat tavırları ve oldukça cüretkar konuşmaları...

Bunlara rağmen yazarın ilk kitabı sanırım bu ve e-book olduğu için çıraklık eseri olarak düşünüyor ve bu şartlarda düşündüğümde başarılı buluyorum. Kendisinin dili oldukça eğlenceli, diyaloglara yedirmeyi bilmiş bunu.  Elimde Tatlı Tuzak da var, o basılı bir kitap olduğu için daha profesyonel olacağını düşünüyorum... Kendisine başarılar diliyorum... 

Herkese sevgiler... 

Puanım: 

Devamını Oku »

10 Şubat 2013 Pazar

Kütüphanemden Kitap Manzaraları #3 - Beyaz Dizilerimm




YASAL UYARI: Bu yazı bol bol resim içermektedir... :)

Daha önce sevdiceğim, biricik beyaz dizilerim hakkında yazmıştım. Ki o zaman sadece yazarlar, favorilerim, sevdiklerim, sevmediklerim hakkında konuşmuştum. Bu sefer kendi Beyaz Dizilerimin resimleriyle buradayım. Bir önceki yazım için BURAYA tıklayınız... 

İlk resim kitaplarımın toplu bir duruşu... Yerleştirmekte çok zorlandım ve sanırım artık bel fıtığım var. :) Malesef çekimim çok kaliteli olmadı...  Ayrıca kitaplar ikinci el, belki de 5. -10. el oldukları için biraz yıpranmış haldeler. İdare edelim şimdilik.. :) 
Kitap isimlerine bakmak isteyenler için öncelikle Gelişim Serisinin biraz daha yakın fotoları huzurlarınızda... 










Gelişimler konusunda gördükçe sevgi dolduklarım dışında hoşuma giden bir şey de serinin ilk çıkan 3 kitabına sahip olmam. Saçma bir gurur duyuş işte :) Bunlar yayınlanan ilk 3 kitap... 


Harlequinlere geçersek, benim favorilerim Harlequin Romance'lar.






Bu kitapların da ilklerden çoğu elimde olmakla birlikte 1-2-4 numaralar şu şekilde: 


Bir de bu kitapların çift hikaye olarak basılı olanları bulunmakta. Onlar da şöyle: 


Ve yine eskilerden Desire - Temptation - Özel Sayılar - Gerilim türlerinden karışıklar: 



Yaseminciklerim ise şöyle: 





Bunlar da aralarında Sandra Brown, Nora Roberts bulunan Altın Diziler: 



Ve Historical ve High Life'lar: 



Ve öteki yayınevlerinden biri olan Ceylan Yayınevi kitapları: 



Tay Yayınları ise şöyle: 



Benim ilk ve tek İngilizce Harlequin'im :)



Son olarak acayip kötü olan Türk Beyaz Dizileri: 



Günümüzde de baskısı süren beyaz diziler için : Harlequintr

İşte böyle canlarım. Herkese sevgiler, öpücükler... :) 
Devamını Oku »