30 Ekim 2013 Çarşamba

OKK - Gölge Varlıklar Seri İncelemesi - Tanıtım



Yeniden Merhabalar,
Okuyan Kızlar Kulübü olarak bu kez tur yerine bir seri incelemesiyle karşınızdayız. Arunas'tan çıkan Gölge Varlıklar Serisi fantastik sever biri olarak listemdeydi. Değişik ve komplex bir konusu olan bu seriyi sizler için inceleyeceğiz :)

Kitapları tanıtmadan önce serinin Gölge Varlıklar adı altında, vampirlerden kurtadamlara, şeytanlara kadar bir çok fantastik yaratığı içerdiğini, bunların kendi kanunlarının olduğu ve mahkemelerde yargılandığı bir konuya sahip. Konu itibariyle oldukça ilgi çeken seri, içerik, anlatım ve üslup açısından kesinlikle young adulttan oldukça uzak, fantastik sever yetişkin okuyucuları daha çok hedef alıyor diye düşünüyorum. Aşka daha çok yer veren naif fantastikleri seviyorsanız yaklaşmayın derim. Ben oldukça beğendim. Yorumlarımız yakında... 


yazarımız J.K.Beck 1965 Kaliforniya, ABD doğumlu. Evli ve 2 kız çocuk annesi olan yazarımız, yazmadığı zamanlarda eşi , çocukları ve kedisiyle vakit geçirmeyi seviyor. 


Kitapları tanırsak:




 Ülkemizde henüz 3 kitabı çevrilen seri 6 kitap ve bir adet yan kitaptan (3.5 nolu kitap) oluşuyor. 




Davet – Gölge Varlıklar #1

Hepimiz pişmanlıklarla yaşamak zorundayız...


Boğazından kopup gelen küçük bir iniltinin ardından kot pantolonunun ön kısmında da bir şişlik belirdi. Şeytan dışarıya çıkıp biraz oyun oynamak istiyordu.


Gölge Varlıkları daha önce hiç böyle tanımadınız. 



Onların dünyasının nasıl olduğunu merak ediyor musunuz? 



İnsanlar ve gölge varlıkların bir arada yaşadığı, hatta aralarında bir sözleşmenin bulunduğu bir düzen...



Bu sözleşmeye uymayanları cezalandırmak üzere kurulan gizli mahkemeler...



Serinin bu ilk kitabında başrolleri çok güçlü ve çekici bir erkek vampir ile bu mahkemelerde savcı olan bir kadın paylaşıyor. Gizem ve şehvetin iç içe geçtiği muhteşem bir fantastik serüven...



Onun dikkatini çeken şey kırmızı rujlu ve pembe elbiseli porselen bir bebekti. Bebeğin önlüğünün üzerine küçük bir kâğıt bırakılmıştı. Kâğıtta şu yazıyordu: Sıradaki...



Kalbi deli gibi atmaya başlayan Sara hemen kapının arkasındaki masanın üzerinden aldığı bir kurşun kalemin silgi ucunu kullanarak bebeği ters çevirdi. Daha sonra yine kalemi kullanarak bebeğin kıyafetini kaldırdı. Bebeğin tam dikiş yerinin üzerinde siyah harflerle...




 Nefes – Gölge Varlıklar #2

Heyecan dolu, doğaüstü bir aşk hikâyesi!


Derin bir nefes aldı, koku ve acı onu, sadece öldürmenin önemli olduğu sıcak ve tanıdık olan karanlığa itiyordu



Serinin ilk kitabı Davet ile birlikte içine girdiğiniz Gölge Varlıkların dünyasına yapacağınız ikinci yolculuğunuzda, soluksuz okuyacak, aşka doyacak, tahrik olacaksınız. 



Yedi masum insan, Los Angeles sokaklarında vahşice öldürüldü, ama Gölge İttifakının elinde ne şüpheli ne de kanıt var. Ceset sayısı arttıkça, kurt adamlar ve vampirler arasındaki eski kan davası patlamaya yaklaşıyor. 



Vampirler ve kurt adamların uzun süren savaşları, yarı iblisler, ruh emiciler ve ölümcül lanetler... Aşk, kan, cinayet ve ruh...



Tutsak – Gölge Varlıklar #3



Şehvet ve gizemi hiç bu kadar yakın hissetmediniz!


"Havvanın dokunuşu ile yıkım gelecek. Yerden yükselen üçüncü, güçlü ve değişmiş kişi, gölgelerin kural sütunlarını yıkacak ve çalınmış olanı geri alacak." 



Vampire yaptıkları yüzünden idam edilmiyordu, gelecekte yapabileceklerinden korktukları için bu odadaydı. Onları korkutmuştu ve bu yüzden onu öldüreceklerdi...



Petra Lang 26 yaşındaydı ve hayatı boyunca lanetiyle yaşamak zorunda kalmıştı. Dokunduğu kişileri canavara çevirmesine neden olan laneti, âşık olmasına da engel olmuştu.



Nicholas Montegue, dünyada geçirdiği bin yıl içerisinde tek bir kadına âşık olmuş, ancak ihanetini unutamadığı için başka bir kadının hayatına girmesine izin vermemişti. New Yorkta geçirdikleri bir gece, ikisinin de hayatını sonsuza kadar değiştirecekti.



Ölümsüz seri Gölge Varlıkların üçüncü kitabı Tutsak; tüm ihtirası, şehveti, karanlığı ve ihtişamıyla sizi derinden sarsacak.


İnceleme Takvimimiz 

30.10.2013 - Seri Bilgisi ve Tanıtım

31.10.2013 
Gölge Varlıkları Bir Adım Daha Yakın - The Reading Lady

01.11.2013 - Davet Yorum

02.11.2013 - Nefes Yorum

03.11.2013 - Tutsak Yorum 


Seriyi incelememize destek oldukları için Arunas Yayıncılık'a teşekkürler. 


Devamını Oku »

27 Ekim 2013 Pazar

OKK 19. Blog Tur: Aşk&Çikolata&Harlequin #2 - Sahte İhanet Julia James


 Her şey Vicky'nin görüşmek için Yunanlı zengin işadamı Theo Theakis'in ofisine gitmesiyle başlar. Theo, eski karısının ne yüzle oraya gelebildiğini merak eder, özellikle de boşanma nedenleri Vicky iken... Vicky'nin ise Theo'dan alacağı bir şey vardır ve genç kadın onu mutlaka elde etmelidir. Vicky'den nefret eden Theo, istediğini Vicky'e öylece verecek midir? 

 Vicky annesi İngiliz, babası Yunanlı bir genç kız, amcası sayesinde Theo'yla tanışmış. Theo ise çekici ama soğuk, uzun boylu yakışıklı esas oğullarımızdan. Az ve öz konuşuyor, bazen konuşmuyor bile... Bu sütlü çikolata gibi tadında ve yerinde ilişkinin içi çikolatamdaki fındık adedince entrika ve kargaşayla doluydu tabi ki :) 



Konu güzel, anlatım akıcıydı, ancak beni kitaba bağlayan bambaşka bir şey daha vardı ki: anlatım şekli! Ya da anlatım sırası mı demeliydim? Kitap başta anlaşılmayan bir yerden, tam ortadan başlıyor. "Bu ne yaa! Dan diye alakasız bir yerden girmiş ama bu kitap." diye serzenişte bulunurken anlatım beni feci derecede içine çekti. Ortasından başlayan hikaye flashbacklerle bi adım geri, iki adım ileriyi anlatıyordu. Başta tuhafıma gitmiş olsa da sonradan bu anlatım şekline bayıldım. Bunun en büyük nedeni de heyecanın hiç düşmemesini, heyecan unsurunun ortadan kalkmamasını sağlamasıydı tabi ki. Sonuçta bu tarz kitapların hep mutlu sonla bittiğini bilirken, sona doğru hala merak ettiğim şeylerin olması bana kitabı daha da çok sevdirdi.  Zevkle okudum. 


Harlequin Yayınlarına teşekkürler ^^

Devamını Oku »

19. Blog Tur: Aşk & Çikolata & Harlequin #2 - Tanıtım - Çekiliş

Herkese merhaba :)
12. Blog turumuzda Aşk - Çikolata - Harlequin yapmıştık.
19. Blog Turuna geldik, Okuyan Kızlar Kulübü olarak beyaz dizi hasretini dindirelim bir kez daha “Aşk, Çikolata, Harlequin” diyelim istedik.
 Bizi destekleyen Harlequin Yayınları’na çok teşekkür ederiz.
“Aşk, Çikolata, Harlequin” 
 Bu konseptle her birimiz farklı bir beyaz dizi inceleyeceğiz.
Beyaz dizi karakterlerimize uygun çikolata seçip ruh halini tatlı acı sizlere anlatacağız. Yeri gelecek satırların dramını çikolata ile yumuşatacağız :)


Benim Kitabım : Sahte İhanet - Julia James

Vicky, Yunanistan’ın sayılı zenginlerinden Theo Theakis’in, Londra’daki ofisinde onunla görüşebilmek için, iki saattir beklemekteydi. Aslında Theo dünyada görmek isteyeceği son insandı, ama telefonlarına çıkmayan, maillerine ve mektuplarına cevap vermeyen bu adamın karşısına çıkmaktan başka çaresi kalmamıştı. Çünkü Theo Theakis’ın elinde Vicky’ye ait bir şey vardı ve Vicky kendisine ait olduğuna inandığı şeyi ondan istemeye gelmişti.
Sonunda Theakis bir grup adamla asansörden inmiş ve bir an Vicky’ye buz gibi bakışlarla baktıktan sonra, adımlarını hızlandırarak, yürümesine devam etmişti…





Harlequin Yayınlarına Teşekkürler... 
Devamını Oku »

25 Ekim 2013 Cuma

OKK 18. Blog Tur: FullMetal Alchemist (Çelik Simyacı) #1 - Hiromu Arakawa


Edward ve Alphonse Elric kardeşler ölen annelerini simyayla geri döndürmeye çalıştılar. Ancak insan döndürmek en büyük bedele sahip olan olduğu için işler ters gitti. Sonuçta Edward bir kolu ve bir bacağını kaybederken, Alphonse tüm bedenini kaybetti, Kardeşi onun bedenini bir zırha mühürledi. İki kardeş bedenlerine geri kavuşabilmek için felsefe taşı arayışına girdiler, ancak bu arayışta bir sürü maceraya atılacaklarından acaba haberleri var mıydı ?


Onlar maceraya atıladursun ben bu macerayı  o kadar hızlı okudum ki bitirince şaşırdım, ne ara bitti diye.    Türkçe çeviri olmasının da katkısıyla inanılmaz akıcı ilerliyor... Çok eğlenceli bir macera. Edward'ın ufaklık, bastıbacak laflarına tepkilerine kahkahayla karşılık verdim. O kendini göstermeye çalıştıkça, ara ara kendini rezil edip Alphonse olayı toDekkoınca çok eğlendim. Tüm bunların yanı sıra manga sadece eğlence ve maceradan ibaret olmadığını daha ilk kitaptan kanıtlıyor. Yaşama dair de bir çok ders çıkarılabiliyor. Kısaca çok sevdim... 




Devamını Oku »

FULLMETAL ALCHEMIST ANİMESİ HAKKINDA



Fullmetal Alchemist animesi, mangadan alınarak yapılan animelerdendir. Mangası da animesi de oldukça ünlüdür. Bir çok kez, en iyi anime seçilmiştir. Anime 2003 yılında başlamış ve 51 bölüm çekilmiştir. Çekilen bu ilk seri 51 bölümün ardından bir devam filmiyle sona ermiştir ancak mangayla paralel değildir. Daha sonra 2009 yılında mangadan yola çıkılarak 64 bölümlük ikinci bir seri daha çekilmiştir ve bu seri mangayla paraleldir.




-Edward Elric-


-Alphonse Elric-



“İnsan bir şeyleri feda etmeden hiçbir şey elde edemez,
Bir şeyi elde etmek istiyorsan ona eş değerde bir şey sunmalısın,
Bu simyanın eşdeğer değiş-tokuş prensibidir.”


KONUSU
Elric kardeşler Edward ve Alphonse ölen annelerini diriltmek için simyaya başvururlar. Ama insan ruhu ile değiş-tokuş yapılacak eş değerde bir şey bulunmamaktadır. Deney sırasında büyük kardeş Edward bacağını, küçük kardeş Alphonse ise bedenini kaybeder. Edward elindeki son çareyi kullanıp Al’ın ruhunu bir zırha bağlamayı başarır ama bu esnada da kolunu kaybeder. İki kardeş annelerini diriltmenin imkansız olduğu büyük kayıplardan sonra anlar. Automail sayesinde mekanik uzuvlarına kavuşan Ed, kardeşine olanların kendi suçu olduğuna inanır. Al'ın bedenini geri almak ve simyayı daha da iyi öğrenmek için Elric kardeşler evlerini yakıp bir yolcuğa çıkarlar. 


Açılış ve Kapanış müzikleri  ara ara değişmekle birlikte birini paylaşmak istiyorum fikir açısından. 





 



Hem izlemesi zevkli, hem de içinde alınacak ciddi manada dersler olan bir anime diyerek bitiriyorum. Sevgiler... :)




Devamını Oku »

24 Ekim 2013 Perşembe

OKK 18. BLOG TUR: Full Metal Alchemist (OKK 2. Manga Turu), Duyuru - Tanıtım - Çekiliş





Merhabalar!
İlk manga turumuzdan sonra çok  güzel geri dönüşler aldık, baktık mangayı zaten seviyoruz. Harika bir mangayla dönüverdik... 
18. Blog Turumuzun (OKK’nin 2. manga) konuğu Full Metal Alchemist, kısaca FMA!
Mangamızı tanıyalım:
Simya: Doğayı değiştirip şekillendirmeye yarayan esrarengiz güç; âdeta büyü, sanat ve bilimin bileşimi.


En çok istedikleri şeye sahip olabilmek için amatörce yöntemleriyle bu gücü elde etmeye çalıştıklarında, iki kardeş olan Edward ve Alphonse Elric’ten biri kolunu ve bir bacağını kaybetmiş, diğeri de yaşayan bir çelik parçasının içine tıkılıp kalmış bir ruha dönüşüvermiştir.

Edward artık bir hükûmet ajanıdır ve askerî bir simya tesisinde çalışmaktadır. Benzersiz güçlerini emirlere uymak, hatta öldürmek için kullanır. Ancak Edward, başkalarının da aynı güçlere sahip olduğunun farkında değildir. 

Simyanın aşırı kullanımı sonucunda dünya âdeta bir cehenneme döner. En değerli simya hazinesi Felsefe Taşı’nı ele geçirmeye çabalayan düşmanları, kahramanlarımızdan çok daha zalim ve acımasızdırlar.

27 ciltlik macera başlıyor! Fullmetal Alchemist, şimdi Çelik Simyacı adıyla Türkçe!
Tur Takvimimiz
24.10.2013

Çekiliş: 
Fighting!! 

25.10.2013
Saat: 13:00
The Reading Lady  – Full Metal Alchemist Yazar ve Seri Sıralaması HakkındaKitap Tutkusu – Manga Nasıl Çizilir?
Kütüphanemden Kitap Manzaraları– Full Metal Alchemist Animesi Üzerine
Fighting!!  – Full Metal Alchemist Karakterlerini Tanıyalım

Saat: 20:00


Katkılarından dolayı AKILÇELEN KİTAPLAR'a teşekkür ederiz. Sizlerde manga satın almak istiyorsanız TIK TIK!!

  
Devamını Oku »

22 Ekim 2013 Salı

OKK 17. BLOG TUR: Harry Q. Davasının Ardındaki Gerçek - Joel Dicker / Yorum


Kitap Adı: Harry Q. Davası’nın Ardındaki Gerçek
 Orijinal Adı: La verite I’Affaire Harry Quebert
Yazar Adı: Joel Dicker
 Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 661
Basım Yılı: 2013
Uzun zamandır böyle bir kitap okumamıştım. Kitabın arka kapağında da dediği gibi "Türü mü?  Aşk, gerilim, polisiye, dram... Kısacası hayat."
Bir yere odaklanmadan hayatı olduğu gibi ele almış bir kitaptı. Sadece dram, sadece polisiye veya sadece psikoloji değil, hayattaki gibi hepsinden birer tutam... 

Önce Marcus'un yaşamının bir dönemine şahit oluyorsunuz. İlk başta bir kitap yazıp  ülkenin en popüler yazarlarından biri haline gelen Marcus'un, 2. kitabını bir türlü yazamayıp çırpınışlarını, son çare eski hocası ve ünlü bir yazar olan Harry Q.'dan yardım istemesini yine Marcus'un kendi ağzından dinliyorsunuz.   


Ardından yazmayı çok seven biri olarak  benim de keyifle okuduğum Harry'nin Marcus'a verdiği yazarlık tavsiyelerini dinlerken, herhalde tüm kitap Marcus'un bu durumu üzerine kuruldu dediğiniz anda ortaya polisiye bir mevzu çıkıyor. Harry'nin yıllar önce sevgili olduğu 15 yaşındaki Nola o dönemde öldürülmüş ve cesedi bulunamamış, bir anda bu ceset yıllar sonra Harry'nin evinin bahçesinde bulunur. Bambaşka sırlar da vardır ve zanlı olarak Harry görülmektedir. Yıllar sonra ortaya çıkan ceset sadece cinayeti değil, bambaşka sırları da beraberinde getirir. Bu sefer yardım isteme sırası Harry Q.' dadır. İşte tam burada aşk, polisiye, dram bir birine girmeye başlıyor... 

Kitap akıcı bir dille, ayrıntılı bir şekilde anlatılmış. Marcus'un bakış açısını da çok sevdim. Aksi takdirde 661 sayfalık ve nispeten küçük puntolarla yazılmış böyle bir kitabı bu kadar hızlı okumak asla mümkün olmazdı. :)

Kapak tasarımından da bahsetmek gerekirse Can Yayınları'nın klasik kapak tasarımlarını da sevmekle birlikte bu yenilikçi kapağı da çok beğendim, çok başarılı... 

P.S. : Bu kalın kitapta besin yetersizliğinden ölmeyeyin diye biraz abartmışım kabul ediyorum :p 


Can Yayınları'na Katkılarından Ötürü Teşekkürler :) 


Devamını Oku »

20 Ekim 2013 Pazar

OKK 17. BLOG TUR - Bir Yazar Hastalığı: Beyaz Kağıt Sendromu




Kitabımızın anlatıcısı Marcus, bir kitap yazar ve bir anda ülkenin en popüler yazarlarından biri haline gelir. Uzun süre en çok satanlar listesinin başında kalır, yüklü bir miktar para kazanır, herkes onu tanır, imza ister... Tabi hayat böyle sürüp gitmez, 6 ay sonunda insanlar ondan ikinci kitap beklemektedirler, ancak Marcus popüler dünyanın ışıltısına kendini kaptırmış ve o rehavetle bir şey yazamamıştır. Süre uzadıkça o ilgiyi yitirir ve unutulmaya başladığını fark eder... Çabucak yeni bir kitap yazmalıdır, yayıncısı ve asistanı da baskı yapmaya başlayınca Marcus panik yapmaya başlar, ancak ne kadar bir şeyler yazmaya çalışsa da o tüm yazarların korkulu rüyası olan Beyaz Kağıt Sendromu'na yakalanmıştır bile... Sözleşmesi de onu sıkıştırırken Marcus en sonunda üniversiteden de hocası olan ve başarılı bir yazar olan Harry Quebert'tan yardım ister.

O yardım isteye dursun biz bu sendrom neymiş ondan bahsedelim. Yazar ve yazar adayı sıklıkla zihnindekileri kağıda dökmeye meyilli biridir. Genelde düşünceler seri bir şekilde kağıda -günümüzde bilgisayar ekranına- akar gider. Ancak öyle bir an gelir ki o bembeyaz kağıdın başına geçtiğinde kişi yazacak tek bir kelime bulamaz. Sanki zihninin içi de o kağıt gibi bomboştur. Kimisi bu yüzden dikkatini bir türlü toDekkoamaz, kaçış olarak çevredeki çeldirici şeyler -müzik,kitap,film ya da daha da basit yerdeki terlikler- bir anda dünyanın en ilginç şeyiymişçesine ilgisini çeker. Kimisi o bembeyaz kağıdı kirletmeye değecek bir şey bulamadığı için yazamadığına inanır. Aslında sonuç hep aynıdır: Kişi hiçbir şey yazamaz... Yazamadıkça panikler, umutsuzluğa kapılır, bu duygulara kapıldıkça yazamaz.  Bunun bir yazar veya yazmak isteyen kişi için ne kadar korkunç olduğunu eminim tahmin edebilirsiniz. 

Peki, bu durumdaki kişi ne yapabilir? Genelde tavsiye edilen şey en baştan başlamak yerine aklınıza gelen yerden başlamak... O beyaz kağıt bir kere kirlendi mi yazılanların toparlanması ve yazmaya devam edebilmenin daha kolay olduğunu söylerler... 

Bu arada Marcus,  Harry Q.'ya danışmıştır. Bakalım Harry ona ne cevap vermiş? : 

"Ne yazacağımı bilmiyorum, bittim ben. Beyaz sayfa. Aylardır böyle. Belki bir yıldır. " 
Sıcak ve güven verici bir kahkaha attı. 
"Zihinsel kilitlenme, Marcus, mesele işte bu! Beyaz sayfa olayı, performansa bağlı, cinsel başarısızlıklar kadar aptalcadır. Bu dehanın paniğidir. Size hayran kızlardan biriyle oynaşmaya hazırlanırken ve ona Richter ölçeğiyle ölçülebilir bir orgazm yaşatmak tek düşüncenizken, kamışınızı yumuşatan paniğin aynısı. Dehayı boşverin, kelimeleri sıralamakla yetinin. Deha kendiliğinden geri gelecektir." 

Aslında kitap boyunca Harry birçok kez Marcus'a yazarlıkla ilgili  ipuçları verir. Bunlar neler mi? O zaman  blog ikizimin bloguna buyurun :) 





Devamını Oku »

19 Ekim 2013 Cumartesi

OKK 17. Blog Tur: Harry Q. Davasının Ardındaki Gerçek - Tanıtım - Çekiliş






OKK’nin 17. Blog turundan herkese merhaba!
 Bu turumuzun konuğu, hepimizin çocukluğumuzdan beri severek takip ettiğimiz CAN YAYINLARI’ndan çıkan Harry Q. Davasının Ardındaki Gerçek!!

Kitabımızı tanıyalım:

"Marcus, birini ne kadar sevdiğinizi anlamak için tek bir yol olduğunu biliyor musunuz?"
"Hayır."
"Onu kaybetmek."

1978... Harry Quebert 35 yaşında tecrübesiz bir yazardır. Nola ise bir lokantada garsonluk yapan genç bir kız. 

Harry ve Nola birbirlerine tutkuyla âşık olurlar. Bu kural tanımaz aşk, Harryye, dönemin kült romanı olmuş başyapıtını yazdırır, onu bir günde meşhur eder, ancak romanı bitirdiği sıralarda Nola sırra kadem basar. 

2008... Efsane yazar Harry Qnun malikânesinde, bahçeye gömülmüş bir ceset bulunur. Cesedin Nolaya ait olduğunun tespit edilmesiyle ülke çapında büyük bir skandal patlak verir. Bu dehşet verici olayı çözümlemek ise Harrynin eski bir öğrencisine, ilham arayışıyla onu ziyarete gelmiş genç yazar Marcus Goldmana kalır. 

Çok geçmeden, bu sakin sahil kasabasının, hiç de göründüğü gibi tekin bir yer olmadığının farkına varan Marcus, bu gizemli hikâyenin ardındaki korkunç dramın peşine düşer. Gerçek, hayal gücü sınırsız bir yazarı bile şaşırtacak türdendir. 

Kahramanı gibi genç bir yazar olan Joël Dicker, Harry Q. Davasının Ardındaki Gerçekle edebiyat dünyasında eşine az rastlanır bir başarı kazandı. Sadece ülkesinde 1 milyondan fazla satan ve en saygın edebiyat ödüllerini toDekkoan roman, kısa sürede 35 dile satılarak şimdiden türünün klasikleri arasına girdi.

Türü mü? Aşk, gerilim, polisiye, dram... Kısacası hayat.

Tur Takvimimiz
19.10.2013
Tanıtım – Duyuru – Çekiliş




Çekiliş: Fighting!!
Çekiliş için TIK TIK!!!

20.10.2013
Kitap Tutkusu – Harry Q.’den Yazarlık Dersleri

Kütüphanemden Kitap Manzaraları - Bir Yazar Hastalığı: Beyaz Sayfa Sendromu



21.10.2013

The Reading Lady  – Kitabın Yurt Dışı Kapakları ve Yazar Hakkında Bilgi

Pudra Tozu – On Beş Yaşında Bir Kıza Aşık Olunabilir mi?

Fighting!!  – İlk Kitaplarımızdan Bugüne: Can Yayınları

22.10.2013
Yorum









Katkılarından dolayı CAN YAYINLARI’na teşekkür ederiz.



Devamını Oku »

14 Ekim 2013 Pazartesi

OKK 16. Blog Tur: Ve Dağlar Yankılandı - Khaled Hosseini




Kitap Adı: Ve Dağlar Yankılandı
 Orijinal Adı: And The Mountains Echoed
Yazar Adı: Khaled Hosseini
 Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 410
Basım Yılı: 2013

"Eli kurtarmak için parmak kesilmişti."

Khaled Hosseini benim gibi dram kitaplarına mesafeli duran bir insana bile kendini zevkle okutan başarılı bir yazar gözümde... Beni yine etkileyeceğini ve şaşırtacağını biliyordum ama 
Ve Dağlar Yankılandı'ya başladığımda ciddi manada şaşırdım. Çünkü en başta yazar yazım tarzını değiştirmişti. Başlayan ve biten, bir kaç karakter etrafında dönen bir ana hikaye yerine bambaşka bir tarz denemiş. Öncelikle kitap belki de tüm kitabın bir nevi özü olan bir masalla başlıyor. Küçüklükten beri masal kitaplarını seven, 1000 sayfalık Binbir Gece Masalları kitabını birkaç günde deviren bendeniz için, kitaba sıkı bir bağlanmayla sonuçlandı bu masal...

Ardından o hikaye başladı. Peri ve Abdullah... İki yakın kardeş... Babaları anneleri öldükten sonra yeniden evlenmiş, Afganistan'ın köylerinden birinde kıt kanaat geçiniyorlar, babaları arada Kabil'e gidip iş yapıyor. Ancak son Kabil'e gidişleri, Abdullah'ın hayatını tamamen değiştiriyor.

Tek tek, hikaye hikaye bambaşka kişileri okuyor, anlatacakları şeyler olan bambaşka hayatlara dokunuyorsunuz. Sonra bu aslında bir roman değil de, bir hikaye kitabı mı ki dediğiniz yerde tüm o hayatlar öyle bir birleşiyor, öyle bir düğüm atılıyor ki, yutkunmakta güçlük çekiyorsunuz... 
Beni yine bir yerlerden yakalayan bir hikaye oldu bu. Açıkçası bazı yorumları okuduğumda umutsuzluğa kapılmıştım, böyle başarılı bir yazar, cidden hayal kırıklığı yarattı mı acaba diye. Ancak sorun yazarın alışık olmadığımız yeni denediği tarzında olabilir. Ben başarılı buldum.


Devamını Oku »