10 Aralık 2016 Cumartesi

Deliliğin Kıyısında - Megan Shepherd (Kaçığın Kızı #2)


Kitap Adı: Deliliğin Kıyısında
Yazar: Megan Shepherd
Orjinal Adı: Her Dark Curiosity
Çeviri: Nazlı Tüzüner Tokan
Yayınevi: Dex Kitap
Tür: Gerilim
Basım Yılı: 2016
Sayfa Sayısı: 405
Seri: The Madman's Daughter/ Kaçığın Kızı  #2

Seri Sıralaması
#2 Deliliğin Kıyısında / Her Dark Curiosity
#3 A Cold Legacy


"Kadınların neden bunları giydiğini anlamıyorum," diye mırıldandı gözlerini işinden ayırmadan. "Doğal bir şey değil. Kim olduğunuzu gizliyor."
Artık üzerimde yalnızca içliğim ve elbisem vardı. Hem heyecan verici hem rahatsız ediciydi. "Anlamalısın," dedim. "Hayat kendini gizlemekten ibaret."


Serinin ilk kitabı Kaçığın Kızı 2013'te yayınlanmıştı. O kitaba tur yaptığımızdan beri bu kitabı bekliyorduk, nihayet çıktı. Bu kitapla birlikte Dex Kitap seriyi orijinal kapaklarıyla basmaya başladı, ilk kitabın yeni baskısı da orijinal kapakla olacak. İlk kitabın kapağı hikayedeki gerilimi, korkuyu net bir şekilde verse de esas kapaklar benim çok daha hoşuma gidiyor. Hem bu tarz kapakları sevdiğimden hem de kapaklardaki hikayeye dair bazı detaylardan ötürü. O detaylara birazdan değineceğim. 


İlk kitapta öldü sandığı babasını bulan, onun çılgın deneyler yaptığı adada maceradan maceraya atılan ve iki delikanlı arasında kalan Juliet'in maceraları bu kez şehrin göbeğinde, Londra'da devam ediyor. Juliet babasının eski arkadaşlarından birinin vesayeti altında ve oldukça iyi bakılıyor. Ancak şehirde seri cinayetler oluyor ve ne hikmetse kurbanlar hep Juliet'le ilişkili kişiler. 
Üstüne üstlük Juliet sağlık sorunlarıyla da boğuşuyor. 

Yani heyecan bu kez adada, doğanın kucağında değil; Londra'nın ara sokaklarında kol geziyor. 3:)

Çaresizlik insana asla yapmayacaklarını yaptırırdı. 


Bu kitabı da beğendim. Gerilim oldukça iyiydi, detaylar yerli yerindeydi ve yine bolca akıl oyunları vardı. 
Ünlü eserlerden isim seçme detayı ilk kitapta da hoşuma giden bir şeydi, bu kitapta da Jakyll detayı vardı. Bu tarz göndermeleri severim.^^

Kitaba dair olumsuz özelliklere gelirsek ben esas kızımız Juliet'in bunaltıcı iç sesini, zihnindeki kararsız karmaşaları unutmuşum, bu kitapta da bolca bulunduğundan hatırlamış oldum. Ama hiç özlememişim. Bu kızın zihni, aynı şeyi 500 kez düşünmesi, zihninin dehlizlerinde dolaşmak beni yine yordu. Daha önceki kitapta onun zihninden görerek ortalama bulduğumuz bir karakteri bu kitapta seve de biliyoruz, ya da tam tersi. Yine de Juliet'in zihnini sevmiyorum. 

Bir diğer olumsuz şey ise seriye uzunca bir süre ara verilmesi olsa gerek. 
İnsan bazı detayları unutuveriyor. Sağolsun Fighting Blog'un sahibesi Esram ilk kitabı tekrar okuyup zihnimdeki bazı soru işaretlerini giderdi. :*




Bir sonraki kitap Frankestein romanını temel alacak, onu da şimdiden merak ediyorum. 
Kapakları beğenme sebebime dönersek. İlk kitabın kapağı mekan olarak adayı, yalınayak eski püskü elbiseli haliyle kızımızın hizmetçilik yaptığı günleri yansıtıyor. İkinci kapakta durumu iyi birinin vesayeti altındaki Juliet'in giyimi değişiyor, daha kaliteli bir hal alıyor mekan ise Londra. Üçüncü kitap kapağından çıkarım yaparsak da Juliet yine iyi durumda, kıyafeti çok güzel. Mekan ise adayı, ada olmasa bile bir taşra evini temsil ediyor gibi. Belki de Dr. Frankestein'ın evidir, ne dersiniz?




 


Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

Devamını Oku »

9 Aralık 2016 Cuma

Dr. Moreau, Dr. Jekyll and Mr. Hyde'dan Frankestein'a, İlhamını Klasikleşmiş Eserlerden Alan Seri: Kaçığın Kızı



Megan Shepherd, Kaçığın Kızı/ The Madman's Daughter serisinde kendine göre bir tarz belirliyor ve klasikleşmiş kült eserleri kendine has bir şekilde kaleminde yeniden yorumluyor. 



İlk kitap Kaçığın Kızı, 
Bu kitabın turunu da yine Okuyan Kızlar Kulübü olarak biz yapmıştık. Ve kitabı genel olarak beğenmiştik. Dr. Moreau'nun Adası filme de uyarlanmış ilgi çekici bir kitap. Yazarımız o kitabı farklı bir şekilde ele almış, işin içine biraz da aşk ve duygusal gerilim katmış. Eksikliklerine rağmen oldukça başarılı bir versiyon! Unutmadan ekleyeyim, orijinal kapağın aksine Dex Kitap kapak tercihinde gerilimi vurgulamayı biraz daha uygun görüyor.

İsterseniz kısaca geçen turdan kitaba dair neler demişiz hatırlayalım: 

BENHERNEYSEMO: Yazarın harika anlatımı ve gerilimi hissettirmesine tam puan! Puan kırılacak tek nokta ise  özgünlük sorunu ve aşk bunalması! YORUMUN TAMAMI VE KARAKTER ANALİZİ İÇİN TIKTIK!

FIGHTING: Her türlü fantastik, değişik kitap okuyan ben böyle bir kitapla ilk defa karşı karşıya kaldın. Yazarın anlatım ve konu seçimine hayran kalmamak elde değil. Derslerimin ve ödevlerimin çok olduğu bu dönemde nasıl bitirebilirim diye dertlenirken yazarın akıcı dili beni bu dertten kurtardı çünkü heyecan ve meraktan doğan bir güdüyle hızla okuyup bitirdim. YORUMUN TAMAMI İÇİN TIKTIK!

KİTAP TUTKUSU: Genetik üzerine yüksek lisans yapmış, dahası sayfalarca tez yazmış biri olarak kitabın konusuna bayıldım ama karakterler hakkında aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Özellikle baş karakterler beni okurken çileden çıkardı desem abartmış olmam.  YORUMUN TAMAMI İÇİN TIKTIK!

PUDRA TOZU: Kitabın son sayfasına kadar heyecandan yerimde duramadım. Bir yandan aklıma yatmayanlar bir yandan cevaplanmamış sorular devamlı beynimde döndü.
Birçok fizik teorisi, insan yaradılışı, dini bakış ... çok konu bir arada işlenmiş. Öyle ki son ana kadar aklınıza gelen ama konduramadığınız şeyler cevaben önünüzde duruyor.
Bilmek her zaman da iyi olmuyor.
Bilim her zaman insanlık yararına kullanılamıyor. YORUMUN TAMAMI İÇİN TIKTIK!


Deliliğin Kıyısında
İlk kitap öyle heyecanlı bir yerde bitiyordu ki ikinci kitap ne zaman çıkar aman gecikmesin derken biraz geç de olsa 2. kitap geldi. Bu kez adadaki maceramız bitti ve biz Londra'ya geri döndük, Juliet kendini yeni bir maceraya atacak. Ve yazar yine Juliet ve onun hayatı üzerinden bu kez Dr Jekyll ve Mr. Hyde'dan esinlenerek hikayesine devam ediyor. Dr. Jekyll ve Mr. Hyde'ı okumuş olanlar kitaba dair beklentilerini oluşturacaktır. Ben serinin orijinal kapaklarını beğeniyordum ancak 1. kitap için Dex'in farklı bir seçimde bulunduğundan yukarıda bahsetmiştim. 2. kitabın kapağında Dex, orijinal kapağı kullanmayı uygun görmüş ve beni pek bir mutlu etmiş ^_^  Bu arada bu serinin kitap adlarını da seviyorum ben. 

Bu kitaba dair düşüncelerimizi Fighting Blog bizim için özetlemiş: İlk kitabı okuyalı yıllar olmuştu. Yayınevinden uzun zamandır kitabın çıkmasını bekliyorduk, sonunda beklentimiz karşılandı ve kitabımızla kavuştuk. Bu kitabımız da ilk kitap kadar heyecanlı ve olaylar, olaylar^^ Hatta bu sefer olaylar adada değil tam Londra'nın göbeğinde gerçekleşiyor. Yeni karakterler, yeni ihanetler ve yeni bir serüven.


Ve son kitap A Cold Legacy.
Bu kitabın kapağı da çok hoş, yine benim sevdiğim türden. Bakalım Dex bunu da orijinal haliyle çıkaracak mı? Öyle umuyorum ^^

Ve bu kitap ise bir Frankestein hikayesi olacak. Yine Juliet üzerinden bu kez yine deli bir doktor tarafından tasarlanmış bir insanın hikayesini içeren kült bir esere misafir olacağız. Megan Shepherd'in hayal gücünde yolculuğa çıkacağız. Beklemedeyiz efendim. ^^

3 hikayeden esinlenerek yeni bir seri yazmak bence iyi fikir! 

 

Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

Devamını Oku »

7 Aralık 2016 Çarşamba

OKK 49.Blog Tur: Deliliğin Kıyısında - Megan Shepherd // Kitap Tanıtımı



Herkese merhaba!
OKK'nın 49. blog turunun konuğu DEX'den çıkan Megan Shepherd'ın Deliliğin Kıyısında romanı!

Kitabımızı Tanıyalım^^



İçindeki karanlıkla yüzleşme vakti

Robert Louis Stevenson'ın klasikleşmiş romanı Dr. Jekyll ve Mr. Hyde'dan esinlenmiş Deliliğin Kıyısında, Kaçığın Kızı serisinin ikinci romanı.

Juliet Moreau, babasının adasını ve ardında bıraktığı sırları terk edip Londra'ya geri döneli aylar olmuştur. Aşina olduğu hayatı yeniden kurarken Dr. Moreau'nun dehşet verici mirasını unutmaya çalışır; fakat birisi ya da bir şey belli ki onu unutmamıştır. Kendisine yakın insanlar birer birer, ardında korkunç pençe izleri bırakan bir katile kurban düşmeye başlayınca, Juliet babasının yaratıklarından birinin de adadan kaçmış olabileceğinden korkar. Bir yandan giderek kötüleşen hastalığını iyileştirecek serumu araştırıp bir yandan da var gücüyle bu katili durdurmaya çabalarken, kendini bir kez daha skandallar ve tehlikeyle dolu bir dünyanın içinde bulur. İki parçaya bölünmüş gönlü, su yüzüne çıkan geçmişi ve peşindeki takıntılı katille, Juliet bu işten canlı çıkabilecek midir?


Tur Takvimimiz^^

07.12.2016
Duyuru – Takvim – Çekiliş

08.12.2016
Fighting!!- Ön Okuma. 

09.12.2016
Kitap Tutkusu-Alıntılar.
Fighting!!-Deliliğin Kıyısındaki Shakespeare Karakterleri.

10.12.2016
Yorum



ÇEKİLİŞ!!

1 kişiye hediye ettiğimiz kitabımızı kazanmak isteyenleri Okuyan Kızlar Kulübü Facebook sayfasına bekliyoruz ;) 





Katkılarından dolayı DEX'e teşekkür ederiz.

Devamını Oku »

15 Kasım 2016 Salı

Eylül 2016 OkuOku Alışverişi ve Fuara Gitmeme Kararım




Merhabalar, 
Bloga uzun zamandır yazı giremedim maalesef. Yani başlıktaki Eylül ayında bir yanlış yok, o alışverişi yazacak bile fırsat bulamadım. 
Uzun süre aylık minik  Kitap Yurdu alışverişlerim dışında alışveriş yapmamıştım. Eylül ayında Okuoku'da 9.90 TL kampanyasından yüklü bir alışveriş yaptım. 
Siparişimi bayramdan hemen önce vermiştim, sipariş bayramdan sonra geldi. Yoğunluktan çoğu kişinin siparişi geç gelmiş, ancak ben böyle bir sorun yaşamadım. 
Alışverişi sıcağı sıcağına snapchatte minik videolar şeklinde paylaşmıştım (snapchat: benherneysemo) Ama bloga taşımak bir türlü nasip olmadı. 

Bu arada yine fuar başlamadan önce bahsetmek istediğim bir konu vardı ama fuar başladıktan sonraya kaldı yazmak. Bu sene fuara gitmemeye karar verdim. 
İki yazıyı bu şekilde birleştirdim çünkü Okuoku alışverişinden 17 tane kitap almıştım, benim için bir nevi erken fuar alışverişi olmuştu. 

Önce kısaca neden bu sene fuara gitmeme kararı aldığımdan bahsedeyim.
 2005 fuarından beri hemen hemen her yıl aksatmadan fuara gitmeye çalışıyorum. Eskiden internet alışverişi yaygın değilken (ya da ben internetten alışveriş yapamazken), kitaplarla ilgili paylaşım yapacak kimsem yokken fuarlar paylaşım ve kitaplarla bir arada olmak açısından senede bir gelen bir nimetti resmen. Blog açtıktan sonra fuarlar da daha eğlenceli bir hal almaya başladı elbette. Özellikle arkadaşlarımla vakit geçirmek açısından. 

Bu sene kendimde o hevesi bulamadım. Aslında başlıca neden bu.
Fuar vakti yaklaştıkça içimde büyüyen heyecan da yerinde yoktu. 
İlk olarak fuar bana ciddi anlamda uzak. O İstanbul'un bir ucunda ben bir ucundayım, sadece yol bile insanın gözünde büyüyor. 
Üstüne aldıklarını nasıl getireceğini düşünmek bile kafada birkaç teli beyazlatıyor :)
Çok kalabalık ve curcunalı bir ortam olduğunu zaten biliyorsunuz. 
Yani kısaca fuarlar eğlenceli olduğu kadar da yorucu oluyor. Ve ben bu sene bu yorgunluğu, kalabalığı göze alamıyorum. 

Bunun yanı sıra evde ciddi anlamda çok kitabım var, okunacak da sayısız kitap. Burada birkaç yüz kitaptan bahsetmiyorum maalesef, çok daha fazlası. Ve bir süredir eski tempomdaki kadar çok kitap okuyamıyorum. Böyle olunca elimde tutmak istemediğim kitapları eleyemiyorum ve evde gittikçe artan koliler ve yığınlar oluşuyor. Çünkü ufak ufak da olsa kitap alıyorum hala.
Ve o yığınlar sanki üstüme üstüme geliyor. 

Bu nedenle bir süre elimdeki kitapları okuyup eritmek istiyorum. 
Evde yaşayabileceğimiz kadar yer açıldığında okumak istediğim kitapları da daha rahatça alacağımı düşünüyorum.

Bunlar sadece fuar değil genel anlamda aklımdan geçen şeyler aslında. 
Kitap okumak, kendinize ait kütüphaneniz olması harika bir şey. 
Ama bu elinizde olmayan nedenlerle size sıkıntı veriyorsa, hobiler işkenceye dönüşebiliyor maalesef. 
Benim gibi yer sorunu yaşayan, elinde olan kitapların ucunu kaçıran insanlar eminim ki beni anlıyorlardır. 

Yukarıda saydığım nedenler, bahaneler bir yana, dediğim gibi bu sene fuara gitmek istememin başlıca nedeni içimde o hevesi hissetmemem. 
Ve "bu aralar" sıcacık evimde pijamalarımla oturduğum yerde keyif yaparken gereken durumlarda kitaplarımın bana gelmesi, yani internet alışverişi çok daha cazip geliyor açıkçası. 
Sonrası, CNR'da ya da bir sonraki Tüyap'ta ne olur bilmiyorum ama bu sene fuara gitmiyorum. 
Gidenlere iyi eğlenceler diliyorum. :) 

Ve geliyorum alışverişime. 


Önce elimdeki serileri tamamlama çabasıyla işe koyuldum. Alev'i bir önceki indirimde almıştım ama Buz indirimde yoktu, onu bu kezki indirimde aldım. Ateş serisinin yan serisi ^^


Bu alışverişte bolca da Go Kitap aldım. Yine bir seri devamı. Yabancı , İşgalci'den sonra Savaşçı.


Benim Uzak Yıldızım adlı kitabın devamı Parçalanmış Dünyam. 


The Originals ikinci kitap. Kesinlikle benim favorim Elijah!


Karmakarışık'ın devamı Darmadağınık. 


Aspendos kitapları çok daha uygundu, yanlış hatırlamıyorsam 6,90'dı. Yine seri devamı.


Tarryn Fisher ne yazsa okurum dediğim yazarlardan biri olageldi. İlik elimde eksik olan tek kitabıydı. 


Haberiniz vardır büyük ihtimalle, Fatih Murat Arsal kitaplarının 500. kez kapağı değişti ve ciltli olarak yeniden çıktı. Başta almam diye düşünüyordum ama indirimde buldukça toplamaya karar verdim. 9.90 kampanyasında yalnızca bu ikisi vardı. 


Gelelim seri devamı olmayan kitaplara. 
BBC dizilerini sever, elimden geldiğince takip etmeye çalışırım, BBC'nin youtube kanalında Poldark'ın teaser'larını görmüş izlemeye başlamıştım, çok severim böyle dizileri. Nitekim diziyi beğenmiştim de, kitaplarının çıkacağını duyunca çok sevinmiştim. Kitap Yurdu listemde sıra gelmesini bekliyordum ki 9.90'a düştü, hemencecik aldım. Seviyoruz kendisini ^^


Go'nun merak ettiğim kitaplarından biri de buydu. 
Alıverdim. 


Bu kitap da bir süredir Kitap Yurdu listemdeki kitaplardan biriydi. Bu kitabı özellikle merak ediyorum, çok ama çok ilgi çekici bir konusu var. 


Bu serinin ilk kitabının indirime girmesini bekliyordum, uzun zamandır girmemişti. Bu kez indirime girdiğini görünce aldım, umarım beklediğim kadar iyidir. 


Bu kitabı ilk çıktığında okumak istiyordum aslında. Tam benlik bir konusu vardı çünkü. Ancak o kadar abartıldı ki, acaba boş yere şişirilen kitaplardan mı diye bir durakladım. Filmi de çıkınca beklemeye karar verdim. Üzerinden bayağı zaman geçmişken alıp okuyayım dedim. Film kapağıyla gelmemesi de en büyük artısı!


Yeni historical yazarları denemeyi seviyorum. Özellikle Türk yazarların denemelerini merak ediyorum. Daha önce Rita Hunter okumuştum. Jennifer Royce çok övülen yazarlardan biri. Hazır fırsat ayağıma gelmişken bir şans vermek istedim. Kitabı birkaç bölüm okuduğumda bayağı araştırma yapmış sanırım yazar dedim. Bakalım :) 


James Patterson iyidir. Bu da Artemis'ten çıkan kitaplarından biri. Bayağı janjanlı bir kapağı var, filmi de var. 5.90 TL idi bu kitap da. 


İtiraf ediyorum bu kitabı sırf kapağı yüzünden merak ettim. Çünkü bana çok cazip gelen bir kapağı var. O nedenle yeni sekmede açıp inceledim kitabı, konusunu da çok sevince almış buldum kendimi. Bu da 5.90 TL idi. 


Seyyah ise üzerindeki bir türlü çıkmak bilmeyen çıksa da yapışkan izi bırakan etiketten anlaşılacağı üzere okuoku'nun hediyesi. Bende zaten vardı bu kitap, 2. si yoktu. İkincisini yollasaydınız keşke dedim kendi kendime :D Ama düşünmüş yollamışlar, teşekkür ederiz efenim.

Not: Ekim Ayı Kitap Yurdu alışverişimi instagramda paylaşmıştım. Sabah Yıldızı'nı aldım kendim için ve Kızıl Yükseliş serisini tamamladım. Yanı sıra bir arkadaşıma hediye kitap aldım ^^  

İşte böyle. Bu alışverişle fuara gitmiş kadar oldum zaten. 
Siz fuara gittiniz mi? Gidecek misiniz?

 

Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

Devamını Oku »

24 Eylül 2016 Cumartesi

Sonsuz Sevgilerimle - Julia Quinn (Bridgertons #5)



Kitap Adı: Sonsuz Sevgilerimle
Yazar: Julia Quinn
Orijinal Adı: To Sir Phillip With Love 
Çeviri: Murat Sarlıcalı
Yayınevi: Epsilon Yayınları
 Sayfa Sayısı: 356
Basım: Mayıs 2014
Seri: Bridgertons Serisi



Eğer insan aşkı bulmamışsa, yalnız kalmak daha mı iyiydi?

Okunup yorumlanmayan kitaplarda bugün. :)
Okuyalı uzunca bir süre geçmişti ve taslaklarda bekliyordu bu kitap; okunup yorumlanmamışlara da bir el atayım dedim. 

Eloise Bridgerton 28 yaşına gelmiş, sayısız evlilik teklifi reddetmiştir. Artık ona sosyetenin kriterlerine göre evde kalmış denebilir. Aslında Eloise bundan çok da şikayetçi değildir. Elbette seveceği bir eşi, güzel bir yuvası olmasını o da ister ama daha önce buna yaklaşan bile biriyle karşılaşmamıştır. O sürekli yazdığı mektuplarıyla ve daima mürekkepli elleriyle bekar hayatından memnundur. 

Ömrünü birlikte geçirmeyi düşündüğü, kendisi de evde kalmış en yakın arkadaşı Penelope evlenince Eloise bir anda boşluğa düşmüş hisseder ve bir yıla yakındır mektuplaştığı Sör Phillip'in tanışma ve birbirlerine uygun olup olmadıklarını öğrenme teklifini kabul ederek ailesine haber vermeden kaçar ve soluğu taşradaki Ramsey Malikanesi'nde alır. 

Sör Phillip mektuplarındakine hiç benzemiyordur, üstelik Eloise'e mektuplarında bahsetmediği bazı durumlar içerisindedir. 

***
Bir kadına kur yapmayı istemek, bunu nasıl yapacağını bilmek anlamına gelmiyordu.

***


Eloise  geveze, aceleci, tuttuğunu koparan, inatçı bir kişilik. Bir önceki kitapta ona sinir olduğum kısımlar  olsa da bu kitapta kendisini pek bir sevdim. Özellikle çocuklara yaklaşımı şefkati, buna rağmen göze göz, dişe diş halleri çok hoşuma gitti, bazı yerleri içime dokundu. 

Phillip'in kendi çocuklarına yaklaşamaması, onlarla arasına mesafe koyuşu, bocalamaları etkileyiciydi. Güçlü, iri, akıllı, becerikli bir erkeğin söz konusu geveze bir kadınla, yaramaz iki çocuk olunca yaşadığı çaresizlik okunmaya değerdi.

Mutlu bir ailenin ne kadar önemli olduğunu hem Bridgertonlara her bakışında hem de Phillip'in yaşadıklarını okuyunca görüyor insan. 
Bu kitapta da Bridgerton erkeklerinin toplandıkları sahneyi çok sevdim, çok güldüm. :) 
Bridgertonlar bambaşka ve harika bir aile gerçekten. 

***
Soru soran bir kadından kork, çünkü asla doğru cevap veremezsin.

***

Bridgertons serisi kitaplarında sevdiğim ayrıntılardan biri bu kitapta da vardı. Bölüm başlarındaki eklentiler. Sonsuz Sevgilerimle'de de mektup yazmayı seven Eloise'in daha önce yazdığı mektuplardan konuyla alakalı alıntılar vardı ve hoşuma gitti. ^^

Bridgertons serisi sevdiğim ve hala okumamış olan varsa türü sevenlere okumasını önerebileceğim tarihi aşk romanı serilerinden biri. :)
Sevgiler :*


 

Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

Devamını Oku »

23 Eylül 2016 Cuma

Bridget Jones'un Bebeği (Film Yorumu)


Bridget Jones serisine olan sevgimden ŞU yazımda bahsetmiş, kitaplarına ve filmlerime dair düşüncelerimi anlatmıştım.

Ben o yazıyı yazdıktan sonra sihirli bir değnek değmiş gibi bazı şeyler değişti. Önce Bridget Jones serisinin haklarını Pegasus Yayınları aldı ve 3 kitabı set olarak tekrar bastı. Bende tek eksik 3. Kitap olduğu için "Deliriyorum Bu Çocuğa" ismiyle çevrilen 3. kitabı satın aldım sadece. Seri yan yana uyumsuz göründü ama yapabileceğim bir şey yok maalesef.

Bridget Jones'un Bebeği isimli üçüncü filmden de haber yok demiştim o yazıda ve film birkaç gün önce vizyona girdi. Ben de ilk fırsatta senelerdir beklediğim bu filme gittim. Sıcağı sıcağına filmle ilgili düşüncelerimden bahsedeyim dedim. 

Seans saatinin gelmesini beklerken ben ^^
Öncelikle sinema salonu gerçekten çok enteresandı. Filmi biz de dahil 4 kişi izledik desem? Resmen sinema salonunu kapatmış gibiydik ve hal böyle olunca rahatça gülüp şakalaşabildik.  

Filmle ilgili hem çok büyük beklentilerim hem de çok büyük şüphelerim vardı. Seneler sonra film nihayet geliyor  heyecanı bambaşkaydı, diğer yandan oyuncuların yaşı başı aldı gitti, inandırıcı olacaklar mı; araya uzun yıllar girdi, eski rollerini tekrar tutturabilecekler mi şüphesi vardı. 


Film beklediğimden çok daha iyiydi. 

Bridget artık 43 yaşındadır ve hala bekardır.
Seneler süren kuraklıktan sonra hiç beklemediği bir şekilde hamile kaldığında ise kendini yine iki erkeğin arasında bulur. 
Ve babanın kim olduğunu bilmiyordur. 

Söz konusu Bridget'se kaos her zaman vardır zaten. :)

Filmde bu kez Daniel rolünü oynayan Hugh Grant bulunmuyordu, kendisinin akıbeti filmde verilmişti. :) Onun yerine Patrick Dempsey rol almıştı filmde. Kendisini Grey's Anatomy dizisinden tanıyorduk zaten. Nasıl olur diyordum, ki eleştiriler de görmüştüm izleyicilerden kendisinin oynaması konusunda. Ama ben filme çok yakıştırdım, Hugh Grant'in eksikliğini çok fazla hissetmedim. 
Çok hoştu. ^^

Ama benim adamım her daim Mark Darcy olagelmiştir. :)


Bu filmde de bolca güldüm, hatta bazı kısımlarda kendimi kaybettiğim oldu. Bu sahne de kendimi kaybettiğim kısımlardan biriydi örneğin. Eski filmlerden görüntülerin aktığı bir sahne vardı onu da çok sevdim. 

Filme dair ilk başta yadırgadığım tek şey oyuncuların yaşının artık kemale ermesi oldu. Ben daha önce bahsettiğim gibi önceki filmleri sık sık izlediğim için bir anda seneler ileri akmış gibi hissettim. 
Dile kolay ilk filmden bu yana 15, ikinci filmden bu yana 12 yıl geçmiş. 

Ama bu yadırgamayı bir süre sonra atlattım. 
Kendimi Bridget'in trajikomik hayat hikayesine yeniden kaptırdım. 

En sevdiğim şeylerden biri de önceki filmlerin karakterleri olan Bridget'in patronu, annesi, babası, çetesi gibi oyuncuların aynı şekilde muhafaza edilmiş olmasıydı. Hepsini yeniden görmek beni çok mutlu etti. 

Velhasıl-ı kelam, tekrar tekrar izleyeceğim bir film daha oldu. 
Ben seriyi ayrı bir  şekilde seven biri olduğum için beğenim yüksek olmuş olabilir ancak yanımda önceki iki filmi izlememiş bu seriden bihaber bir arkadaşım vardı ve o da filmi çok beğendi, bolca güldü. 

Bu tür filmleri seviyorsanız seveceğinizi düşünüyorum. Bridget Jones hayranıysanız da film sizi hayal kırıklığına uğratmayacaktır diye var sayıyorum. 
Sizin fikirleriniz nedir?
Sevgiler:*

Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!
Devamını Oku »