26 Şubat 2016 Cuma

Mim: Nihayet Güney Kore Hakkında Bir Mim ^^



Bazen mimleri, tagleri unutuyorum :( 
Kendime çok kızıyorum. 
Sonra aaa ben bunu yapacaktım diyorum da aklım başıma geliyor. 
Fighting Blog'una bu mime beni etiketlemesi için tehditte bulunmuşken aklımdan çıkmış gitmiş. :( 
Şimdi neden aklıma geldi hiç bilmiyorum ama eninde sonunda mimlendiğim şeyleri yapıyorum. Arada gözden kaçanlar varsa lütfen hatırlatın. ^^

Bu mimse Güney Kore hakkında yehuuuu! 

Haydi bekletmeden sorular gelsin! 


İlk izlediğiniz Kore dizisi/dizi hakkındaki yorumunuz?

Kore dizisi izlemeye yıllar önce TRT sayesinde başlayanlardanım. İlk Kore dizim Denizler İmpratoru'ydu muhtemelen ama pek bir gençtim, bir kaç sahne dışında hiç hatırlamıyorum diziyi. O yüzden offical :p olarak ilk Kore dizim Saraydaki Mücevher'di (Dae Jang Geum). Ki şu sene olmuş, diziyi hâlâ hatırlıyordum, geçen sene annemle tekrar izledik, nostalji yaptık. Çok severek izlemiştim. Sarayın İncisi kadar olmasa da :) 

İlk oppanız, unniniz?

Kızlarla arada kendi aramızda şakalaşmalarımız hariç oppa, unni muhabbetine giren biri değilim. Zaten bu muhabbetleri de çok sonradan öğrendim. :) Ha ilk dikkatinizi çeken erkek oyuncu diye sorarsanız ilk izlediğim diziden ötürü Ji Jin Hee derim. Ki yıllar sonra izlediğim Sarayın İncisi'nde (Dong Yi) çok çok daha beğenmiştim kendisini. Ki Sarayın İncisi'ndeki partneri Han Hyo Joo'yu Saraydaki Mücevher'deki  Lee Young-ae'den daha fazla severim. 

OST'unu en beğendiğiniz dizi?

OST dinlemeyi çok seviyorum, o kadar çok seviyorum ki... Ki sadece Kore dizileri için geçerli değil bu, Animeler ve diğer sevdiğim dizi/film'ler de dahil. Sarayın İncisi'nin bir tarihi diziye göre güzel müzikleri vardı. En çok A Gentleman's Dignity'nin müziklerini seviyorum. City Hunter'ın da müzikleri güzeldi, Masters Sun'da da güzel parçalar vardı. Queen In Hyun's Man'in parçaları çok duygusal-romantik'ti. Kısaca izlediğim her diziden illa bir iki parça kaparım. :D 



Oyunculuğunu en çok beğendiğiniz Koreli Aktör ve Aktrisler?

Jang Dong-gun *_* 
Yenilerden de Lee Joon ve Yoon Doo Joon'un iyi gittiğini düşünüyorum. ^_^ 
Park Yoo Chun, Kim Woo Bin, Jae Joong, Hyun Bin, Kim Woo Bin, Jang Geun Suk, Lee Hong Ki, Song Joong Ki, Seo In Guk gibi isimleri de izlemeyi seviyorum.
Annemse Lee Min Ho'ya bayılıyor -_- 

Aktrislerden Kim Ha-neul'u seviyorum. 
Yoo In na'yı da şirin buluyorum. 
Ha Ji Won'u izlememe rağmen bir türlü ısınamıyorum. 

İlk izlediğiniz Anime, ilk izlediğiniz Kore filmi?

İlk animem Pokemon ve Şeker Kız Candy :D 
Çocukken çizgi film niyetine izliyorduk tabii. 
Resmi olarak ilk animem yanlış hatırlamıyorsam: Skip Beat :D
Mangasından seriye devam etmiş olduğum doğrudur. -_-

İlk Kore filmim ise Bay Kibirli ile 100 gün. Ve evet yine Ha Ji Won -_- Sonra da Bir Milyoner'in ilk Aşkı'nı izlemiştim diye hatırlıyorum. Normalde özel bir şey olmadıkça ilk ne yaptım ne ettim hatırlamam da :D

 

En son izlediğiniz Kore dizisi?

Annemle en son bir türlü izleyemediğimiz Love Rain'in ortasındayız. Ancak benim iş durumları yüzünden seanslarımıza ara verdiğimiz için yarım kaldı. O bitince Oh My Venüs'e başlayacağımızı umuyorum. 

İlk izlediğiniz tarihi dizi?

Bakınız ilk soru :) Ama en sevdiğimi sorarsanız Sarayın İncisi. Empress Ki'yi bir türlü izleyemedim ya, dertliyim. 



Ne kadar süredir Kore dizisi izliyorsunuz, bu süre zarfında kaç dizi devirdiniz? Aklınıza ilk gelen izlenmeli dediğiniz dizi?

İzlediğim dizilerin hem bir defterde, hem bilgisayarda listesini tutuyorum ^_^ Bir sürü dizi izledim, net rakam versem mi? :p
Ama son yarım/bir yıldır doğru dürüst bir şey izleyemiyorum. O yüzden moraller bozuk :( 
Ve onlarca dizi içinde değişmeyen bir numaram: A Gentleman's Dignity. *_* 
Sarayın İncisi'nden elli kere bahsettim zaten, Lets Eat serisini de seviyorum. Masters Sun güzeldi. Queen In Hyun's Man'in yeri ayrı. The Rooftop Prince'in ilk bölümlerinde gülme krizlerine, sonra sinir krizlerine girmiştim -_- Reply 1997 bambaşkaydı. ^^ Sungkyunkwan Scandal çok şirindi. Gu Family Book gumiholar üzerineydi, bayılarak izlemiştim. Flower Boy serisini de seviyorum. Bu arada Flower Boy Next Door'da Park Shin Hye'nin rolünde kendimi buluyorum :D Beautiful Man abimin favorisi. Lee Min Ho'nun tüm dizileri annemin favorisi, ama o özellikle BOF ve City Hunter seviyor. Ki bence de LMH'nin en iyi dizisi City Hunter'dı, bir de Personal Taste. Bırakırsanız böyle gideceğim :D Zaten bir türlü niyet ettiğim Kore dizisi yorumlamaya başlayamadım, o yüzden hevesimi  böyle alıyorum :D 

Sıkıldığınız diziler?

Çok çok sıkıldığım, yeter yarım bırakalım dediğim çok fazla dizi olmadı, ağlaya inleye de olsa bitirdik ama bazılarını diğerlerine nazaran daha az sevdiğimiz bir gerçek. Örneğin Flower Boy serisini sevsem de Ramyun Shop'un ortalarında annem çok sıkıldı, ben de biraz sıkıldım, neyse ki bağlandı bitti :) Ama yine de severim ben o diziyi, manyaklık işte. :p Annem Playful Kiss'e bayılmıştı, ben kendimi jiletleme seviyesine gelmek üzereydim, çünkü Kim Hyun Joong'a katlanamıyorum. Yine de izledim annemle :) Ayıcıkların hatrına ek bölümleri bile izledik, annem de taze gelin Oh Ha Ni'yi pek bir seviyordu :)



Hangi dizi karakterlerine tekme tokat dalmak istediniz?

Nice Guy'daki Han Jae Hee'yi boğmak istemiştim -_- Sarayın İncisi (evet, yine o dizi -_-)'ndeki Leydi Chang, ki buna rağmen oyunculuğu çok hoşuma gidiyordu, olmazsa olmaz karakter. Boys Over Flowers'taki Ji Hoo (yani Kim Hyun Joong -_-). The Rooftop Prince'deki Hong Se-Na, hani esas kızın üvey kız kardeşi -_- Bir üst sorudaki cevabımı da ekleyip Baek Seung Jo. 

Sonunu beğendiğiniz ve beğenmediğiniz diziler?

Spoiler'e girer mi diye düşünmeden edemiyorum.
Elimden geldiğince girmeyeceğim. 
Kore dizilerinin çoğunun anlamsız ve havada bitmesine alışığız, bunu çoğu zaman sevmiyorum. Hani sonucu bize bırakacaksanız da az yere bassın değil mi?
Sonunu en çok beğendiğim dizi A Gentleman's Dignity :) 500 milyonuncu kez tekrar izleyesim geldi. 



Dizi müzikleri hariç ilk dinlediğiniz şarkı?

Ben bu sorunun cevabını hatırlamıyorum. Shinee veya Suju olma ihtimali çok yüksek. 

Sevmediğiniz unni ve oppalar?
Sevmediğim ünlüler...
Aslında bu sorunun cevabını birçok kez verdim.
En başından beri Kim Hyun Joong'tan ciddi anlamda rahatsız oluyorum. Ne müzik, ne dizi hiçbir alanda sevmiyorum. Hani görmezden gelebileceğim bir düzeyde değil. 
Ha Ji Won pek sevmiyorum buna rağmen izlerken sinirlerim bozulmuyor, yine de kendimi kaptırıp izliyorum, izledim, izleyeceğim :) 
Siwon'dan da hoşlanmıyorum. Oyunculuğunu da şarkıcılığı gibi kazulet buluyorum :p 
She Was Pretty'de kendini inanılmaz geliştirdiği söyleniyor, izleyeceğim. 
(Saydığım kişilerin hayranları lütfen alınmasın ^^)



Korece-Japonca-Çince?

Korece. Animelerden ve Japon dizilerinden Japonca'ya da aşinayım ama Korece daha çok hoşuma gidiyor. Hem öğrenmesi de kolay ;) En azından bu 3 dili birbirinden ayırt edebiliyorum deyip sevineyim :D

Allah hepimize Park Shin Hye şansı versin diyerek mimi bitirip, etiketleme kısmına geliyorum. 

---

Kimleri mimlediğime gelince;
Beni mimleyen Fighting'ime teşekkür ediyorum, kendisi blog ikizim Kitap Tutkusu'yla canısı One Better Day'i etiketlediği için ben etiketleyemiyorum. 
Bir Otaku'nun Dünyası'nı her ne kadar etiketlesem de beni görmüyor :D 
Büyülü Ayraç'a hitap etttiğini düşünmüyorum.
Yani elim böğrümde kaldı :)
Yapmak isteyen herkes davetlidir, yapınca bu yazının altına link bırakırsanız severek okurum. 
Sevgiler :* 

Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!
Devamını Oku »

17 Şubat 2016 Çarşamba

Teslimiyet - Nina Croft (Babysitting a Billionaire #1)



Kitap Adı: Teslimiyet
Yazar: Nina Croft
Orijinal Adı: Losing Control
Çeviri: Ezgi Yüksel
Yayınevi: Nemesis Kitap
 Sayfa Sayısı: 320
Basım: Ekim 2015
Seri: Babysitting a Billionaire #1


Seri Sıralaması
#1 Teslimiyet / Losing Control (Kim&Jake)
#2 Out of Control (Dani&Zach)
#3 Taking Control (Jessica & Declan)


Nina Croft yeni tanıştığımız bir yazar. Kitabın kapağını görür görmez okumak istemiştim, çok beğenmiştim. Normalde kapağa göre karar vermesem de bu kapağıyla cezbeden kitaplardan biriydi. 
Arka kapak yazısı çok karmaşık ve anlaşılmazdı, beni o kadar da heyecanlandırmamıştı. 
Yine de okumak istiyordum. 

Kitabı okuyunca hikayenin arka kapak yazısıyla hiç alakası olmadığını da görmüş oldum. 
Çünkü o onu işe almış yok o gurur yapmış resepsiyon görevlisi olmuş, kitapta bunlara dair hiçbir şey yok o.O 

Ben size işin aslını anlatayım. 
Kim annesini kaybedince zorlu bir dönem geçirir, genç yaşta Michael'la evlenir. Ancak romantik prens gibi duran Michael evlendikten sonra bir anda alkolik, şiddet gösteren bir manyağa dönüşür. Genç ve kendine güvensiz olan Kim bir süre bu adamı çekse de sonradan ondan kurtulur. Boşandığında bir harabeden farksızdır. Bu dönemde Jake ile tanışır. 

Jake eski asker, yeni koruma şirketi sahibi, ve klasik olarak çok yakışıklıdır.
Kim'e kol kanat gerer, iş verir, en yakın arkadaşı olur. 

Kim şirkette tehlikeli görevlere çıkmak istemektedir ancak bunun için Jake'in odasına sızıp kasadaki şeye ulaşması gerekmektedir. Jake bunu şart koşmuştur ama Kim her defasında Jake'e yakalanmaktadır. 

Kim boşandıktan sonra geçen 4 yılın ardından Jake'in desteğiyle artık toparlanmış, yeniden kendini bulmaya çalışmaktadır. Bu süreçte cinsel olarak da bir şeyler yaşamak ister. 
Ama iş yerinde hiç kimse ona bu gözle bakmamaktadır. 
Başta bunun kendiyle ilgili olduğunu düşünen Kim, aslında onların işe alınırken dahi ondan uzak durmaları konusunda uyarıldıklarını öğrenir. 

Jake, onun en yakın arkadaşıyken işin içine tutku girer.
Ve işler karışır. 


Kitabı çok beğenerek okudum. Elimden bırakamadım.
 Evet, bazı şeylere takıldım. 
Öncelikle arka kapak yazısı bir fiyasko. 
Kitabın ilk 2 bölümünde olaylar karma karışıktı, ki ben Kim'in boşandığı eşini Jake sandım, sonra baktım haftalık film günleri yapıyorlar, bir şaşırdım. Kafalar karıştı :) 
Bir de Kim'in saflığına kızdım. Fazlasıyla her şeyden bihaberdi. 
Bunu genç yaşta evlenip sonrasında 4 yıl boyunca kimseyle olmamasına bağlayabiliriz, belki.
Ama biraz abartıydı sanki. 
Onun dışında kitabı sevdim.
Özellikle Jake'in Kim'i sevmesine, arzulamasına rağmen Kim'in o an bir partnerden çok arkadaşa ihtiyacı olduğunu düşünüp, Kim toparlanana kadar 4 yıl boyunca onun arkadaşı, yaslanacağı omuzu olması hoşuma gitti. 

Yan karakterler de sevdiğim yanlardan biriydi. Jessica ve Dani de eski askerlerden. Kim'le dertleşirlerken Dani'nin senaryo yazarı bir adama korumalık yapmak üzere İspanya'ya gidileceği konuşulunca, ben pek bir heyecanlandım. Ve bu karakterlerin de kitabı olduğunu tahmin ettim, ki varmış da. Onları da bekliyorum. ^_^

Kısaca benim için severek okuduğum güncel aşk romanlarından biriydi. 
Sonra kitabın vikitap puanı beni dehşete düşürdü. Ardından rastladığım yorumlarda insanların kitabı hiç sevmediğini gördüm, pek bir şaşırdım. 

Zevk meselesi sanırım. 
Ben bahsettiğim sebeplerden dolayı sevdim. 
O yüzden okumadan önce yorumlara bakıp sizin sevip sevmeyeceğinize bir göz atmanızı öneririm. 


PUANIM: 

Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!
Devamını Oku »

13 Şubat 2016 Cumartesi

Kar Küresi




Kendinize hediye alır mısınız? 
Bazen sevdiğim bir şeyi alarak kendimi ödüllendirir, bir nevi sırtımı sıvazlarım. 

Ama bunu umuma açık özel günlerde değil de kendime özel zamanlarda yapmayı tercih ederim. 
Bir başarımı kutlamak, üzgünsem kendimi teselli etmek gibi...


Bu sene ilk kez umuma açık özel günler için bir hediye almak istedim kendime. 

Yeniyıl hediyesi... 

Bir kar küresi... 

Kış mevsimini çok seviyorum. Belki de kışa, kara doğduğumdandır. Kar, kar tanesi figürü, şöminede yanan odun görüntüleri, karla kaplı ufak kulübeler, biz ilkokuldayken satılan kara bürünmüş köyleri gösteren ışıltılı, umut dolu kartpostallar. Hepsini sevdim. 



Bu kış kendime bir kar küresi alacağım dedim. Yeniyıldan bir ay önceydi. 
Alelade bir küre de değil. 
İçinde çam ağaçları, belki bir kulübe bulunanından.  

Yeniyıla kadar ve sonrasında şimdiye kadar bir sürü kar küresi gördüm. Çok bakındım.

Ama istediğimi bulamadım. 
Kendime alacağım o özel hediyeyi alamadım. 


Onu rastladığım ilk fırsatta almak üzere zihnimin bir köşesine gömmüştüm ki Pudra Tozu'yla girdiğimiz bir mağazada  onu gördük *_*  

Müzikli bir kar küresi. 
İkimiz de bayıldık. 

Bu kez zihnimdeki kar küresi özlemi tekrar su yüzüne çıktı. 
Hem de bu sefer müzikli haliyle. 


Bu kar küresinde çok hoş bir çift vardı. (Yukarıdaki resimde gördüğünüz küre.) Çam ağaçlı, kulübeli olanı bu kadar saplantı haline getirmemiş olsaydım, o küreyi alabilirdim, ama istediğim o değildi. 

Bu kez müzikli ve hayalimdeki gibi bir kar küresi arıyorum. 

Kendime hediye etmek için... 

Zaten bulamıyordum, bir de müziklisini bulmak hayal gibi :) 

Bunu neden yazdığımı iste hiç bilmiyorum... 


Not: Bu yazıyı Pudra'yla kar küresini gördüğümüz gün taslağa almıştım. Fotoğrafları ekleyip yayınlıyorum şimdi. :)


Not 2: Bu Tardis'li küreyi görsem hayır demezdim bu arada.


 

Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!


Devamını Oku »

12 Şubat 2016 Cuma

Scholl Elektronik Ayak Törpüsü | FikriMühim



Bugün ayaklarınız için ne yaptınız? :p 
Ya da daha doğrusu ayak bakımı sizin için ne ifade ediyor? 
Ben öyle pedikür vs yaptıran bir tip olmadım zaten hiç.
Benim için ayak bakımı ponza taşı&ayak kremi ikilisinden ibaretti. 

Ama o taşın da hiç hayrını göremedim, belki de ayarını tutturamadım bilmiyorum. Sonra tamamen bıraktım. 
Kremle devam ediyordum. 

Hiç öyle ayakları çatlayan, kabuklar bağlayan, pul pul olan biri değilimdir. 
Ufak kuruluklar en fazla. 

FikriMühim'e üye olduğumu blogu takip edenler biliyorlardır.

Ayak törpüsü meselesini hep çok merak etmişimdir. Reklamlarını gördüğüm her seferde de işin içinde abartı var gibi geliyordu bana ne yalan söyleyeyim. 

O yüzden ürün geldiğinde fark oluyor mu, oluyorsa ne derece oluyor bilimsel bir çalışma yapayım dedim. Zaten mesleki olarak bir deney şablonu kurmaya alışığımdır :p Ciddiyetle yaklaştım yani :)

Cihazı bir ayağıma uygulayıp birine uygulamama kararı aldım. Böylece farkı çok net görebilirim dedim. 
Yumurtanın malum diş macunuyla fırçalanmış ve fırçalanmamış tarafı gibi :) 

Bir ayağıma cihazı uyguladım ve kremledim, diğer ayağımı her zamanki gibi sadece kremledim. 

Pek de bir fark beklemiyordum. (Ne kadan önyargılı bir blogger :p ) 

Neyse 2 günde bir 3 kere falan uygulamıştım ürünü sonra unutmuşum 3 gün geçmiş. 
Evde saçma sapan bir pozisyonda uzanıyorum, meşhurdur benim girdiğim tuhaf şekiller. 

Annem senin bir topuğun farklı dedi bana :) 
O saate kadar hiç aklıma gelmemişti ikisini karşılaştırmak. 
Bir baktım, gerçekten farklı. O ufak kuruluklar gitmiş, pürüzsüz bir topuğum olmuş :D 
Vay be işe yarıyormuş, dedim. 

Annem topuklarından çok çekmiştir, o yüzden bu ürünün başarılı olup olamayacağı en çok onun için önemliydi. Belki de topuklarımı yakın markaja alma nedeni buydu :) 

Anneme de bir ürün, en azından farklı bir başlık satın almayı düşünüyorduk ki kullanım kılavuzunda önemli bir nota rastladım, şeker hastaları için önerilmiyordu ürün. 

Hayal kırıklığına uğradık tabii annem adına. 
Ama ben kullanmaya devam ediyorum. Her gün kullanmıyorum, günlük bakım ritüellerime sokabileceğimi sanmıyorum, abartı gelir bana. 

Haftada 2 kere uygulamak benim için ideal gibi. 

Üründen memnun kaldım. Çok da tatlı bir kesesi var. Pille çalışıyor. Öyle tahriş veya zarar verici bir yanı da yok. 
Olur da bir aksilik olursa zaten iletirim size. 

Bu arada fark ettim de fikrimühime üye olduğumdan beri saçlarım, ayaklarım kişiselime dair tuhaf tuhaf  şeyler anlatıyorum. :) 
Bugün biraz daha yakınlaştık sanki sevgili okurlarım :p 
Sizi seviyorum. 
Sevgiler. :*

 
Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

Devamını Oku »

11 Şubat 2016 Perşembe

SevgilimiBuldum.Com - Christine Bell (Dare Me #2)


Kitap Adı: SevgilimiBuldum.Com
Yazar: Christine Bell
Orijinal Adı: Down And Dirty
Çeviri: Pınar Polat  
Yayınevi: Nemesis Kitap
Basım: Temmuz 2015
 Sayfa Sayısı: 253
Seri: Dare Me #2

Seri Sıralaması:
#2 Sevgilimi Buldum.com / Down And Dirty (Cat Thomas&Shane Decker)
#2,5 Down The Aisle ((Lacey Garrity&Galen Thomas)
#3 Çapkın Düşler / Down on Her Knees (Rafe Davenport&Courtney DeLollis)




Cat ve Shane çocukluk arkadaşıdırlar. Shane daha çok ağabeyiyle arkadaş olsa da, çocuklukları bir arada geçmiştir. Shane, Cat'le birlikte olmayı kafaya koyarak, işini bırakıp geri döner, Cat ise evlenip çocuk sahibi olmaktan ölesiye korkmakta, bunları reddetmektedir. Ciddi ilişkilerden kaçmaktadır. Bir sürü adamla sevgili olsa da hepsinde birer kusur bulmayı başarır ama iş çocukluk aşkı Shane'e gelince adam sanki kusursuz gibidir. 
Üstüne Shane girdikleri iddiayı kaybedince, Sevgilimibuldum.com isimli internet sitesinden birileriyle Cat'in koçluğu altında çıkması gerekmektedir. Ama Cat o kadınları ölesiye kıskanıyordur. 

-

İlk kitabın erkek karakteri Galen'ın kız kardeşi Cat'in hikayesiydi SevgilimiBuldum.Com.
Sürpriz Balayı'nda Cat'i ne kadar sevdiysem, bu kitapta da o kadar soğudum. 
Erkeklerde kusur bulma ve bağlanmama sorunları o kadar temelsiz ve saçmaydı ki, bu mu yani dedirtiyordu. Bu da Cat'e bir şeyleri bahane olarak kullanıp sık sık sevgili değiştiren biri imajı veriyordu. Bu yönünü sevmedim. İlk kitaptaki Cat'i aradım hep. 

Shane ise belki de Christine'in erkek karakterleri içinde en çok öne çıkandı, her kadının isteyeceği türden biriydi. İlk kez bu kitapla tanımama rağmen çok sevdim. 

Kitabın bir diğer güzel yanı da bu tarz kurgularda genelde bağlanma sorunları yaşayanlar erkeklerken, bunda kadının olması, erkeğin onu kazanmaya and içmiş olmasıydı. 
Kitabın bu yönü de hoşuma gitti. 

Tam bir Christine Bell kitabıydı diyemesem de güzel bir kitaptı. 

Christine Bell'in okumadığım bir tek Çapkın Düşler isimli kitabı kaldı. Ama okuduğum dört kitabı içinde favorim Sürpriz Balayı oldu. Belki de o kitabı uzun süre kitap okuyamadıktan sonra okuduğum içindir bilemiyorum, ama hâlâ favorimdir. ^_^
Çapkın Düşler'i ise çok bekleteceğimi sanmıyorum, bakalım fikrim değişecek mi? :) 

PUANIM:

 
Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

Devamını Oku »

9 Şubat 2016 Salı

So Ji Sub'un Yolu - So Ji Sub


Kitap Adı: So Ji Sub'un Yolu
Yazar Adı: So Ji Sub
Çeviri: Yeşim Atış
Yayınevi: Martı Yayınları
Sayfa Sayısı: 336
Basım: 2015

Kore kültürüne düşkünüm. Kültür, yemekler, müzik, dizi/filmler, gezilecek görülecek yerler vb. , hepsini takip ediyorum. Blogda ara ara bu tarz yazılara rastlıyorsunuz zaten.

Koreseverlerin yüzünü güldürecek şeylerden biri de tabii ki Kore'ye dair kitaplardı.
Martı Yayınları hem Bollywood hayranları, hem Koreseverler için güzel biyografi kitapları yayınlamaya başladı :) Bence çok olumlu bir şey. Koreli olarak bir de Hong Gyu Son'un yazdığı Kore Savaşı'nı anlatan Başka Topraklarda Rüzgar Sert Eser var. O da elimde mevcut, okuyacağım ^_^

 Martı, So Ji Sub'un photobook'uyla giriş yaptı.
So Ji Sub tanınan sevilen isimlerinden biri. Kore dizisi izleyip de I am Sorry I Love You ile Masters Sun'ı izlemeyen yoktur herhalde. Oh My Venüs'ü hala izleyemedim, izleyeceğim.


Kitap So Ji Sub'un ağzından, kendi kaleminden, bana göre bu önemli bir detay.
Sanki bir anı defteri gibi, So Ji Sub'la geziyor, onun çoğu konudaki fikirlerini, gezdiği yerlerle ilgili görüşlerini okuyorsunuz. Bolca da fotoğraf olduğu için o anın içine girebiliyorsunuz.

Sanki hayatı onun gözünden tekrar görmek gibi.

Ben kitabı sevdim, So Ji Sub'un ayak izlerini takip etmek hoşuma gitti.
Baskısını, kağıt kalitesini çok beğendim.
İnanılmaz güzel ve kaliteli bir baskısı var. Elinize aldığınız an hissedebilirsiniz.

Eğer kendisiyle ilgiliyseniz denemeye değer.

Sevgiler :*

 

Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

Devamını Oku »

3 Şubat 2016 Çarşamba

Kiralık Sevgili - Christine Bell (For Hire #2)



Kitap Adı: Kiralık Sevgili
Yazar Adı: Christine Bell
Orijinal Adı: Guardian For Hire
Çeviri: Pınar Polat
Yayınevi: Nemesis Kitap
Sayfa Sayısı: 303
Basım: Mart 2015
Seri Adı: For Hire #2

Seri Sıramalası:



"Yapmadığın bir şey için kendini suçlamak nasıl bir şeydir, biliyorum. O yoldan ben de geçtim. 'Ya öyle olsaydı? Ya böyle olsaydı?' yolundan... Bu bir yanılgı; çünkü her şeyi doğru yapmış olsaydın bile başka şeyler sonucu etkilerdi. Ne olacağını bilmenin imkanı yok." 

Bir serinin daha sonuna geldik. Zaten iki kitaplık mini minnacık bir seriydi. 
Lindy&Owen'ın gittikleri çiftler için bir nevi ilişkilerini tazeledikleri otelde tanıştıkları, 
otelin psikologu Sarabeth'in hikayesiydi. 
Açıkçası ben Owen'ın kız kardeşinin hikayesini de okumak isterdim :)
---

Sarabeth'in son çalıştığı yer insanlara şantaj yapmak için kurulmuş paravan bir yerdir. Sarabeth henüz bunun şokunu atlatamamışken eski çalışma arkadaşları bir bir öldürülmeye başlar. Sarabeth'in can güvenliğinden endişelenen arkadaşları Lindy&Owen onu koruması ve bu kişileri öldürenler bulunana kadar saklaması için Owen'ın arkadaşı Gavin'e koşarlar. 

Gavin, Sarabeth'i başta tehlikede olduğuna ikna edemez. Sarabeth şu şekilde ikna olur: 

"Benimle gelmek istemedi; beni başından def etmek istedi. Neyse ki biz dışarı çıkarken arabası havaya uçtu da, o da fikrini değiştirdi." 

Gavin, Sarabeth'i kendi kale gibi korunaklı evine götürür, kılık değiştirmesine,
 bazı taktikler öğrenmesine yardımcı olmaya çalışır. 
Büyükanne ve büyükbabası tarafından para içinde ama sevgisiz bir prenses olarak büyütülen otel varisi Sarabeth'le, şimdi parası olsa da bir hayat kadınının oğlu olarak çalarak karnını doyurmuş Gavin'in arasında karşı konulmaz bir çekim vardır. 
Sarabeth bunu zor durumdayken Gavin'le aynı yerde kapalı kalmasına bağlamaya
 çalışsa da işler öyle ilerlememektedir.
 Bir yanda bunlar olurken diğer yanda Sarabeth'in peşindeki adamların alelade insanlar olmadığı çıkar ortaya. İşler çok büyüktür... 

Christine Bell'in kalemini seviyorum. Takip ettiğim yazarlardan biri. 
Bu serinin ilk kitabı Kiralık Eş daha çok beyaz dizi havasındayken bu kitap daha farklıydı. 
Hikayeyi, karakterleri sevdim. Gavin'i de Sarabeth'i de. Gavin'in iş ortağı Maddy de çok tatlıydı. İlk kitabın karakterleri de vardı. :)
Sarabeth'in büyükanne ve büyükbabasından ise nefret ettim -_- 
Zerre sevgi, ilgi yoktu torunlarına karşı. Kızın hayatı tehlikede onlar gazetecileri, 
haberleri düşünüyorlar -_- 

Kitapta sevdiğim çok güzel göndermeler vardı. Notebook göndermesinde bolca kıkırdadım, 
CSI göndermeleri hoşuma gitti. Ben CSI serisinin sadece Miami ayağını izlemiştim. 
Hazır Cyber sezonu başlamışken de Las Vegas'tan yeniden başlamıştım. İlk sezonu bitirmek üzereyken bunu görmek çok hoşuma gitti. :) Elimde bir de kitabı var umarım yakın zamanda yorumlarım. 
Ama ama favorim Gavin'in Sarabeth'e aldığı kitaplardı. Evde mahsur kalınca okuması için aldığı kitaplar: Aşkın İlk Yolculuğu, İhtirasa Teslim ve Kitty'nin bozuk saati. Sarabeth içlerinden okumak için bir korsan kitabı olan Benedict ve Jasmine'in hikayesi İhtirasa Teslim'i seçiyor. Kitabın kapağın da bizim tarihi aşk romanları gibi gömleğinin yakası açık kaslı korsan var. Bayıldım bu ayrıntıya.

Güzel bir kitaptı, severek okudum, gece okuması yaptım hatta. :) 
Ama bir şey eksikti.  Bilmediğim bir şeyin eksikliğini çektim. 
Daha fazla aksiyon bekliyordum belki de bilmiyorum. 
Onun dışında sevdim. ^^ Bir süredir pek kitap okuyamadığım için de iyi geldi. 

PUANIM: 
3,5'tan 4 ^_^



 
Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

Devamını Oku »