19 Haziran 2016 Pazar

İtaatkâr - Tara Sue Me (Submissive #1)


Kitap Adı: İtaatkâr
Yazar: Tara Sue Me
Orijinal Adı: The Submissive
Çeviri: Lale Baydal
Yayınevi: Pegasus Yayınları
 Sayfa Sayısı: 358
Basım: Mayıs 2016
Seri: Submissive #1

Seri Sıralaması
#1 İtaatkâr / The Submissive (Abigail&Nathaniel) / Abby'nin bakış açısı
#2 The Dominant (Abigail&Nathaniel) / Nathaniel'in bakış açısı
#3 The Training (Abigail&Nathaniel)
#3,5 The Chalet (Abigail&Nathaniel)
#4 Seduced by Fire (Julie&Daniel) / Partners in Play #1
#5 The Enticement (Dena&Jeff/Abigail&Nathaniel)
#6 The Collar (Abigail&Nathaniel / Dena&Jeff / Julie&Daniel) /Partners in Play #2
#7 The Exhibitionist (Abigail&Nathaniel)
#8 The Master (Sasha Blake&Cole Johnson) / Partners in Play #3
#9 The Exposure (Meagan Bishop&Luke) Henüz çıkmadı


Merhabalar, 
Bu kitabı Pegasus Yayınları'nın 2016 katalogunda gördüğümden beri istiyordum. 
O yüzden hayati bir kitap olmadığı sürece bir süre alışveriş yapmamaya karar vermişken (umarım ki uyarım buna) son alışverişime bu kitabı da eklemiştim. Alışverişi yapalı da uzun bir zaman olmadı, ŞURADAN okuyabilirsiniz. Önceliğim o alışverişte aldığım kitapları okumak olacak. İçinden de kolay okuyabileceğim bir kitap seçmek istemiştim, seçimim bu kitap oldu. 

Bu kitabın siparişiyle elime ulaşması arasında 2 hafta vardı, bu sürede bu kitaba dair bir iki yorum gördüm, onlar da pek bir olumsuzdu :) Onun dışında kitabı pek bir yerde görmedim zaten. 
Kitabı merak ettiğim için okuyup kendim karar vereyim dedim. Bazen zevkler çok farklı olabiliyor. 

Yetişkin romans okumayı seviyorum. En büyük şikayetim -_- ki bunu daha önce de blogda satır aralarında belirtmiş olabilirim. Kitaplar belli bir kategoriye girdiğinde ortak bazı yanların olması kaçınılmaz oluyor ve durum böyle olunca türden gelen ortaklıkları Grinin Elli Tonu Çakmasıııı! diye yaftalamak benim hoşuma gitmiyor. Evet Elli Ton serisi çoğu yazarı bu tarzda kitaplar yazmaya itti, benzerini çoğu yazar yazdı, bu inkar edilemez ama bu tür Elli Ton'dan önce de vardı, sonra da var olmaya devam edecek. O yüzden her yetişkin kitaba Elli Ton Çakması deyip bir köşeye çekilmek hoşuma gitmiyor. Ha bu kitapta ortaklıklar yok muydu? Türün ortaklıkları dışında yazarın ayrıca benzettiği yanlar evet var, bu bir gerçek; hatta Abigail'in ismi Anastasia'yı feci derecede andırıyor ve Nathaniel'in ona Abby demeyi reddetmesi de öyle. Ama işin sonunda ne Nathaniel, Christian Grey'e benziyor, ne de Abby Ana'ya. 


Kitabı almadan önce seri sıralamasını hiç kontrol etmemiştim, epey uzun bir seriymiş. Ki yazarın Partners in Play adlı başka bir serisi varmış ama buradaki karakterlerle bağlantılı olduğu için sonradan bu seriye yedirilmiş, o yüzden tüm kitaplar ilk kitabın esas karakterleri üzerine değil. Yoksa 9 kitap boyunca ne yazdı bu yazar diye merak etmedim değil. Kapaklar da serinin yarısından itibaren değişiyor, güzelleşiyor. 9 kitap demişken, eskiden Pegasus Yayınları'nın serileri devam ettireceğine dair güvenim vardı, bu yüzden serinin devamı çıkar mı korkum yoktu. Ama Pegasus birçok seriyi yarım bıraktı, uzun zamandır hiçbirinin devam kitabı çıkmadı. Örnek olarak 80 Gün serisi, Idhun Günlükleri verilebilir. O yüzden uzunluğunu görünce bu serinin devamı çıkar mı çıkmaz mı diye endişelenmedim değil. Ama her ne kadar pek sevmesem de orijinal dilinde okuyabilirim çıkmaması durumunda. 

Ayrıca dikkatimi çeken bir nokta da kitap ara boy! Buna çok şaşırdım. Pegasus'un zamanında cep boy bastığı kitaplar vardı ama ara boya hiç rastlamamıştım, nedense yadırgadım. Ara boy, cep boy düşmanı değilim. Dizdiğim zaman kitapların boylarının uyumlu olmasını elbet isterim, o yüzden benim için önemli olan aynı yazarın kitapları içinde, aynı seri içinde boy farklılığı olmaması. Bazen yayınevleri bir seriyi çıkarırken ya da yazarın kitaplarını kitaptan kitaba boylar değişebiliyor, bir anda ciltli, ciltsiz basılabiliyor; rahatsız edici. Yine de çok büyük takıntı yaptığım söylenemez. Bir de bazen yazarların kitap boyutu, kapak görseli, kitap adı vs ile ilgili özel istekleri olabiliyor, belki böyle bir durum vardır, bilemiyorum. Kapağa gelirsek kitabı elime alınca nedense "Pırlantalarla süslü olabilir ama yine de tasma, tasmadır." dedim. Nedenini ben de bilmiyorum. :)

Uzun zamandır gönlümce yazamadığımdan olsa gerek uzattıkça uzattım ve bir türlü kitapla ilgili esas düşüncelerime gelemedim. 

Kitabın konusu kütüphanede çalışan Abby King, ünlü iş adamı Nathaniel West'le ilgili sayısız fantazi üretmektedir. Bir gün Nathaniel'in itaatkâr aradığını duyar ve başvurur. 
Ve ikili birbirlerinin sınırlarını keşfetme üzerine bir yolculuğa çıkarlar. Burada yolculuk kısmı mecazi elbet :) Neden ille de Nathaniel, Abby nereden öğrendi adamın itaatkar aradığını sorularının cevabı ise kitapta. 

Bilirsiniz bazen beklentiler gerçekleri gölgeler.

Kolay okuyacağımı düşündüğüm bir kitaba ihtiyacım vardı ve bu kitaba öncelik tanıdım; yanılmamışım. Oldukça basit bir dili var o yüzden hızlıca okunuyor. Ben bir günde okudum.
Çok klişe yanları vardı ama kendi içinde farklı yanları da vardı. Farklı yanlarından birine örnek verecek olursak kızımız bu dünyaya bilerek ve kendi isteğiyle adım atıyor. Yani adamın bir hakim olduğunu biliyor ve kendini bir itaatkar olarak sunuyor. Bir de ikilinin birbirine şiirlerle ve edebiyatçılardan sözlerle laf yarıştırdıkları kısımları çok sevdim.

"Kırmızı gül tutkuyu fısıldar,
Ve beyaz gül aşkı haykırır;
Kırmızı gül bir şahin
Beyaz gül ise bir güvercin
Oysa ben sana krem rengi bir gonca gönderdim
Uçlarında pembelik olan;
Aşkların en safı, en tatlısı için
Dudaklarında tutkunun öpücüğü olan."

Bu arada bazı tutarsız yanları da vardı. Bu şimdi nasıl oldu diye tepkiler verdiğim altı doldurulmamış, oldu bittiye gelmiş bazı gelişmeler vardı özellikle ilk birkaç bölümde. Bu kadar basit mi? Ve yine sonlara doğru da aynı bu şekilde ütopik gelişmeler oldu. Nasıl yani?
Birkaç yerde de kitap kesildi mi acaba dediğim bölümler oldu ama buna ihtimal vermiyorum. Sanırım yazar aniden kesivermiş olayları.

Bunların hepsine rağmen kitabın kendi içinde güzel kısımları da vardı. Uzun zamandır doğru dürüst kitap okuyamadığımdan da olabilir kitabı ilgimi yitirmeden okudum. Evet bayılmadım, hatta normalde okurken karakterlerin duyguları bana geçerken bu kitapta birkaç yer hariç o duyguları uzaktan izledim. 

Klişeleri, temelsiz yanları, esinlenilmiş özellikleri olsa da ortalama bir BDSM hikayesine giriş yapmış oldum. Seriye devam etmeyi düşünüyorum.
Sevgiler :*

PUANIM: 3,5/5
Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

5 yorum:

  1. Sen söyleyinceye kadar ben kapaktaki tasmayı bileklik olarak görüyordum :D Sanırım 80 Gün serisi bizde başarısız olduğu için Pegasus yarım bıraktı. Şahsen iyi ki bırakmış dedim. Bence bu seri de okuyucu nabzına göre devam eder bizde. Çıkarsa, senin için devamının da cep boy olmasını dilerim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Neden bilmiyorum aslında bilekliğe daha çok benzemesine rağmen bende hep tasma intibası uyandırdı, belki de kitabın isminden dolayıdır. Sonra kitaptaki gerdanlık muhabbeti yüzünden bu düşüncem oturdu :D 80 gün serisini ben okumadım, beni pek çekmedi ama yarım bırakılan seriler feci derecede canımı sıkıyor, çünkü insanlar güvenerek başlıyorlar ve sevmişlerse kitabı, ortada kalıyorlar. Bu seri için de ne olacak göreceğiz, tüm eksik yanlarına rağmen uzun zamandır kitap okumadığımdan mıdır nedir, devamını okumak istiyorum :D

      Sil
    2. Neyse ki 80 Gün sevilmedi de insanlar eksikliğini aramıyor :) Yarım kalan serilerden çok yarım kalan yazarlar canımı fazlasıyla sıkıyor. Bu duruma çok fazla isim verebilirim. Bunlarda ya sonraki kitapların çıkış aralığı çok uzun oluyor ya da bir yazarı okuyan belli bir kitle olmasına rağmen hop, yazarın yeni kitabı yok :(

      Sil
    3. Serinin yokluğunu arayan arkadaşım var :D Yarım kalan seri demek yarım kalmış yazar demek aynı zamanda :D Ama demek istediğini anladım. İnsanları bir kitaba yazara başlattıktan sonra onu elinden almak bana göre büyük kötülük. Ama yayıncılar sıkça yapıyor bunu, sonuçta onlar işin para boyutuna bakıyorlar.

      Sil